SEÇİM YATIRIMI MI?

 

 

29 Mart yerel seçimleri yaklaşırken artan heyecanların yerini dağıtılan hediyelerin alması adaleti harekete geçirdi..

Dağıtılan hediyelerin seçim yatırı mı, yoksa ihtiyacı olan vatandaşlara devlet ve hayırsever vatandaşlar tarafından yapılan yardımlar mı tartışma konusu olmuştu.

Son olarak elektriği olmayan mecralara elektrikli aletlerin dağıtılması, suyu olmayan evlere çamaşır makinası, bulaşık makinası verilmesi, en son olarakta koltuk takımlarının dağıtılması işin dozunu iyice artırdı.

Yazın Ankara’ya gittiğimde  gördüğüm manzara karşısında şaşırmadım dersem yalan söylemiş olurum.

Numume Hastanesi’nden Cebeci istikametine giderken, Hamamönü civarlarında bir kamyonun kasasında yazan pankartı görmüştüm.

“Belediye Patates Dağıtım Kamyonu.”

Patatesin dağıtıldığını ilk kez orada görmüştüm ve şaşırmıştım.

Sonra İskitlere gittim bir ara.

Yıkık binaların arasından geçerken görüntü alıyordum eski Ankara evlerinden.  Sevindiğim bir olayı ise burada yaşadım. Yıkılan ve yıkılacak evlerin arasında bir minibüs ve minibüsten dağıtılan  yemek ikramını gördüm. O da belediyeye ait bir araçtı. Eski evler arsında yaşamaya çalışan fakir vatandaşlara aş evinden getirilen yemekler dağıtılıyordu.

Belediyenin asli görevlerinden birinin yapılması beni sevindirmişti. Ama patates yüklü kamyon neyin nesi idi anlayamadım.

Daha sonra dağıtımlar çeşitlendi de çeşitlendi. Patatesten, kömüre, pirinçten, şekere, buzdolabından çamaşır makinesine ve mobilyadan peynir, çökelek dağıtımına.

Konuşup ta tartıştığımız bazı vatandaşlarımız; ”bırakın, fakir fukara faydalansın, ihtiyacı olanlar sevaplansın, sevaptır” deyip, basit bir şekilde geçiştirmek istiyorlar.

Ama gördük ki işin aslı ihtiyacı olanı sevindirmek değilmiş. Dağıtım yapılan araçları takip ettik bir mafir. Gördük ki, işin rengi daha da değişik.

Girilen mahallelerde insanların fakir, varlıklı oluşuna bakılmadan, başka belirlemelere göre dağıtımların yapıldığını gördük. Sonra evlerin bazılarının atlanarak ziyaret edildiğini gördük.

İnsan ayrımının tam olarak yaşandığına şahit olduk. Hem de açık açık yapıldığını, çekinilmeden yapıldığını.Dağıtım yapanlara sorduğumuzda da aldığımız cevaplar insanın için okşar dereceydi.

Ama  görüntüler iç okşamaktan daha başka duyguların oluşmasına yardımcı oldu.

Savundukları tez ise;

“Elimizdeki malları stoklamaktansa, fakirlere dağıtıp onların dualarını alıyoruz.”

Peki yılın on ayı duruldu da son iki ay neden?

Dua, ne kadar güzel bir duygu.

Hele yapılan dua iyi niyetli olursa, duyguların en büyüğünü yaşarsınız.

Birde yapılan yardımlar gerçekten ihtiyacı olanlara yapılıyorsa biz de teşekkürler ediyoruz yapanlara.

Yok, eğer başka amaçlara hizmet ediyorsa bu yapılan yardımlar, işte işin çirkin suratı o zaman ortaya çıkıyor. Bize göre başka amaçlara hizmet ediyor bu yardımlar.

Zaten Yüksek Seçim Kuruluda bu konuda karar aldı ve yardım yapan kuruluşlar ve şahıslar için suç duyurusunda bulunulacağını kamu oyuna duyurdu..

Eskiden bir söz vardır. Hatırlarız devamlı.

“Camisini çalan, kılıfını hazırlar.” diye.

Kılıfın hazır olduğunu bilerek suç duyuruları yapılırsa sonuç ne olur bilemem ama, belki işe yarayabilir. Ama ben buna da inanmıyorum. Hadi hayırlısı.

Nasıl olsa top yekün avuç açmaya başladık.

Toplumumuz değişti.

Buzdolabını alanlar içine yiyeceklerini istiyorlar. Mobilyalarını alanlar ne ister bilemiyorum.

Nasıl olsa bu yardımlar  29 Mart akşamı kesilecek. 30 Mart’tan itibaren de alanların burunlarından fitil fitil getirilecek; ekmeğe, suya, yakacağa, doğalgaza ,pazara yapılacak zamlarla.


NEDEN İNANMAZLAR Kİ… 

Şu bayanlar  

Hepsi için söylemiyorum.

İçlerinde bin bir fesatlık taşıyanlar var ya.

Hayatta bir takım engelleri geçerken zarar görüp, sonrada sıcak bir kucağa sığınanlar var  ya.

Hayatın acımasız sopasını yeyip, acısını da, kendisine sadık  kocalarından çıkarmak isteyenler var ya.

Hep kendi kararlarının doğru olduklarına inananlar var ya.

Hele içlerinde üniversite bitirmiş de, kalem yaladığını sanıp, kocalarına her türlü hakaretleri yağdıranlar var ya.

Beyinlerinde yarattıkları, yazdıkları senaryoları esasmış gibi gündeme getirip de kocalarını canından bezdirenler var ya.

Gecenin ortasında “MAXTV” lerdeki falcılara telefon açarak, onların yorumlarına göre  evde dirlik bırakmayanlar var ya.

Dost bildiği kişileri sözleri ile kalp kıranlar var ya. Onlara sözüm.

Neden inanmazlar ki kocalarının kendilerine sadık olduklarına.

Neden güvenemezler ki  evlerinin erkeğine.

İşte o bayanlar.

Derler ya “kadındır kocayı vezir yapan, kadındır kocayı rezil yapan.” İşte böyle bir şey.

Sevgili kardeşim sen yazmana bak.

Elbet bir gün anlayacaktır hatasını, üzülme. Kocasını kıskanmayan kadın kadın değildir. Bunu bilmeyen mi var. Yengenin kıskançlığı, bir gün olur biter. Hele siz,  sen aşkının meyvesini sun yengeme. Bak o zaman  bir daha sormazsın bana;

“Ya şu kadınlar neden inanmazlar bize” diye.

Önceki ve Sonraki Yazılar