SEMER VURAN BULUNUR!...

Ülke adım adım bölünmeye doğru yol alıyor…

Ve herkesin gözü önünde oluyor her şey!..

Hükümetin denetiminde, Öcalan’ın yaptığı plan doğrultusunda, Avrupa Birliği’nin dirayetinde ve Amerika Birleşik Devletleri’nin gözetiminde…

Her gün biraz daha, bir adım daha atılıyor ve Türkiye Cumhuriyeti’nin “ülkesi ve milleti ile bölünmez bütünlüğü”ne bir omuz daha vuruluyor…

Türk Silahlı Kuvvetleri’nin terörle mücadeleye yıllarını vermiş komutanları terörist suçlaması ile zindanlara atılırken, terörist başı ile masaya oturuluyor ve Türkiye’nin bir siyasal partisinin milletvekilleri Türk ordusuna kurşun atarken ölmüş bulunan PKK teröristlerinin cenaze törenlerine en ön safta yer alıyor…

Terörle mücadeleye hayatlarını adamış aydınlar, gazeteciler ve generaller terörist ilan edilerek haklarında hiçbir hüküm yokken hücre cezalarına çarptırılıyor…

Ama öte yanda terör suçundan idam cezasına çarptırılmış Öcalan’ın kaldığı lüks mekânın dekorasyonu için milyonlar harcanıyor.

Soğukkanlı bir tavır ile gelişen olaylara bakıldığında, manzara vahimdir!.

Düşündürücüdür.

Ürkütücüdür!..

Ve bizce asıl önemli olan bu düşündürücü, ürkütücü ve vahim tabloya halkın alıştırılmış olmasıdır…

İnsanlarımız durumu neredeyse kanıksamıştır…

Oysa gözlerinin önünde Devlet çatırdamaktadır!..

Hukuk çarpıtılmakta, kurumlar yıpratılmakta ve koskoca Türkiye Cumhuriyeti sallantılı bir sürecin içine doğru yuvarlanmaktadır…

Türkiye 3-5 gün sonra bir genel seçim yaşayacaktır…

Türkiye halkı bu çarpıklığa arka çıkacak veya karşı koyacak bir yönetimi [kendi iradesi ile] iş başına getirecektir.

Ama meydan nutuklarında birbirlerini yemekle meşgul olan siyasi parti liderlerinin ağızlarından bu vahim tabloya dair ciddi ve inandırıcı bir söz çıkmamaktadır.

Varsa yoksa kaset siyaseti…

Belden aşağıya vurmalar, tehditler, şantajlar… Meydanları kaplayan araçlar bunlardır.

Evet… Her insanın bir beli vardır.

O belin bir aşağısı ve bir de yukarısı vardır.

Bir insan, beline hâkim olamayabilir; ötekisi de bu gevşekliği fırsat bilip, siyaseten yararlanma yolunu seçebilir…

Sizce hangi tutum daha fazla ahlak dışıdır?

Hangi yöntem daha rezil bir insan profilini yansıtmaktadır?

Bir ülkenin Başbakanı [hukuka aykırı yollardan elde edilmiş] kasetler üzerinden siyaset yapmayı seçiyorsa, dağarcığında söyleyecek başka bir sözü kalmamış demektir…

Bir ülkenin Başbakanı, seçimden sonra bizzat değiştireceği Anayasa aracı ile bu ülkenin bütünlüğünü kendi elleri ile yok edeceğini üstü kapalı da olsa ifade edebiliyorsa, gerçek anlamda bu ülkenin Başbakan’ı [ve hatta insanı] değil demektir…

Ülkenin muhalefet partileri de benzer konumdadırlar…

Ülke bölünme tehdidi ile burun buruna gelmişken, bu en temel sorunu, üç-beş oy kaybetme endişesi içinde gündemin orta yerine taşımıyorsa… O siyasi parti bu ülkenin toplumsal muhalefetini temsil etmiyor demektir…

Ve bir ülkenin yöneticileri ülkelerini yönetme yeteneğine yeteri ölçüde sahip değillerse, Avrupa Birliği’nin, Amerika Birleşik Devletleri’nin ve Pansilvanya’da sürgün yaşayan hoca efendilerin ülkenin yönetimine burunlarını sokmaları hiç de şaşırtıcı değildir.

Çünkü bildiğiniz gibi;

-       Ülke uydu olmaya görsün, semer vuran çok olur…

Önceki ve Sonraki Yazılar