ŞİFRE ÇÖZÜLMÜŞTÜR


Akşam saatlerinde top mermileri Suriye sınırındaki bir sınır kasabamıza düşüyor.
Hükümet alelacele toplanıyor ve saat 02’de TBMM’ye sunulmak üzere bir “savaş tezkeresi” hazırlıyor.
Demek ki, topu kimin ateşlediği hükümetimiz tarafından önceden ve kesin olarak biliniyor.
Hiçbir araştırma yok.
İstihbarat bilgilerini değerlendirecek bir sürece ihtiyaç asla yok.
Karar kesin: Bombaları atan Esat’ın ordusudur…
Hemen, derhal ve vakit geçirmeden misilleme yapılmalıdır.
Yapılıyor da…
Suriye’de “bazı hedefler” sabaha karşı topa tutuluyor.
Ve tezkere metni, mürekkebi kurumadan Meclis’e sevk ediliyor.
TBMM’de tezkereye olumlu oy verenlerin gerekçesi, bunun bir “savaş tezkeresi” olmadığı yönündedir.
Olumlu oy vermeyen CHP’nin görüşü ise, sınırları, süresi belirsiz olan bu dibi delik/ucu açık tezkere Hükümet’in takdirine bırakılmış bir savaş yetkisidir.
Türkiye’nin Güneydoğu’sunda uzun yıllardır süren terör bu ülkenin binlerce vatandaşını vurmuş, yok etmiştir.
Terörün Kuzey Irak’tan beslendiği de kesindir.
Ama Kuzey Irak’ta kurulan kukla devletin başkanı AKP kongresinde onur konuğu sıfatı ile konuşma yapabilmektedir.
Ve bu aynı Hükümet, Kuzey Irak’a asker yollama konusunda bir tezkereyi TBMM’ye getirmeyi düşünmemektedir.
Hükümet’in düşündüğü ile milletin düşündüğü birbiri ile örtüşmemektedir.
Türkiye halkı Suriye’yi kardeş bilmekte ve ortada düşmanlığı gerektirecek hiçbir nedeninin olmadığını bilmektedir.
En sade yurttaş bile Suriye’ye karşı yürütülen düşmanlık siyasetinin bir demokrasi sorunu olmadığının farkındalığı içindedir.
Oysa Hükümet’in Suriye’ye askeri müdahale nedeni sayarak vitrine yerleştirdiği gerekçe, Esat yönetiminin halkına karşı uyguladığı anti demokratik eylemlerdir.
Suriye ordusu Batı destekli isyancılara karşı silah kullanmaktadır… Ama Türkiye’de [haklı olarak] PKK teröristlerine karşı yıllardır silah kullanmaktadır.
Suriyeli teröristler Türkiye’den yardım görmekte; ama PKK’ya yardım ettiği gerekçesi  ile [zaman zaman] ABD suçlanmaktadır.
Bu ne yaman bir çelişkidir…
Ama yaşadığımız sıcak süreçte, sözünü ettiğimiz çelişkinin şifreleri çözülmüştür.
Halk söylemleri süzmüş, içindeki külleri ayıklamış ve bu kez yutmamıştır.
ABD’nin Ortadoğu eşbaşkanlığı Türkiye’yi çukura, başbakanını ise, deliğe doğru hızla süpürmektedir.
Savaş, ülkemiz açısından aslında, hortlatılan yeni Osmanlıcılıkla yeni Türkiye Cumhuriyeti arasındaki amansız mücadelenin bir Ortadoğu versiyonudur.
İşte işin özeti, esası ve özü budur…

Önceki ve Sonraki Yazılar