ÖZCAN PEHLİVANOĞLU

ÖZCAN PEHLİVANOĞLU

SİNMİŞ GİBİ GÖZÜKEN TÜRKİYE...

 

Türkiye’nin önemli veya bilerek önemli hale getirilmiş meseleleri gözümüzün önünden akıp gidiyor.

Kiminle konuşsam, herkes yaşadıklarımızın hayati meseleler olduğunun farkında. Bu kişilerin kimi kaderine razı olmuş kimi de bu coğrafya üzerinde tavizler vermeden yaşanamayacağı düşüncesinde. Birileride yüzmeyi öğrenmeden denizde şalap şulap kulaç atan misali şuursuzca direnmeye çalışıyor.

Türk insanı yüzyıllardır, bireysel ve toplumsal olarak bir korku depremine tutulmuş durumda. Başına gelen inanılmaz olaylardan dolayı haksızda sayılmaz. Kendimi empati yaparak onların yerine koyuyor ve bundan dolayı mümkün olduğunca hepsini anlıyor ve hak veriyorum.Kimse Boğazlıyan Kaymakamı Kemal Bey’in yada Urfa Mutasarrıfı Nusret Bey’in akibetine uğramak istemiyor. Anlayacağınız ,devletin vefası(!) göz korkutuyor.

Ancak bunlara rağmen aklımızı ve sükunetimizi koruyarak karşılaştığımız olayların yarattığı sorunlara akılcı çözümler bulmak zorundayız. Çünkü yakın geçmişimizde bunlardan çok daha ağır sorunlarımız ve imkansızlıklarımız vardı. Ve biz hepsini aşarak milli bir devlet kurduk ve “Türk” olmanın haklı gururu ile bu günlere kadar ulaştık. Şimdi bundan sonrasını da en azından çocuklarımız ve torunlarımız için başarmalıyız.

Tüm oyunların ve tuzakların varlığını peşinen kabul ediyorum. Gelin bu oyunları ve tuzakları nasıl atlatacağımızı konuşalım. Türk halkı da bunu bekliyor.

İnsanımız, ülkenin güvenliği ve toplumsal geleceğimiz ile planlı olarak ağırlaştırılmış gündelik geçim derdinin arasına sıkışmış durumda. Bununda küresel güçler ile onların işbirlikçilerinin uyguladığı politikalar nedeniyle oluştuğunu biliyor. Ancak aradığı cevap; gündelik geçim derdine bir helal gelmeden ülkenin güvenliği ile toplumsal geleceğin koruma altına alınıp alınamayacağıdır. Burada bu sorunun altından, kimlerle kalkacağına ilişkin bir tereddütü var. Bu tereddüt giderilirse, Türk halkının iradesini ortaya koyarak, yaşamsal sorunların ortadan kaldırılmasına katkı yapacağından hiç şüphe yok.

Esas korkum, sıkıntıların çözümünün, tavizler vererek halledilebileceğinden yana bir düşünce içinde olanlardır. Bu anlayış, Osmanlı – Türk İmparatorluğu’nun mahvına neden olmuştur. Günümüzde de tavizler vererek ülkeyi ayakta tutmaya çalışanlar azımsanmayacak sayıdadır.Bu sebeple Ali Kemaller, Damat Feritler, Kürt Nemrut Mustafa ve Kara Tahsin Paşalar; varlıklarını hem de küreselcilerden destek alarak ve rahatlık içinde yüzerek sürdürmektedir.

Geçtiğimiz gün bir dostum, adını vererek tartışma açmak istemediğim bir eski cumhurbaşkanımızla yaptığı sohbetleri anlatırken, bu zatın her konunun sonunda “her şeyin en iyisini Amerikalılar bilir” diye sohbeti bağladığını anlattı. Bu örnekleri ve ABD, İngiltere, Almanya, Fransa, Rusya ve İsrail’e bu şekilde güç vehm edenleri çoğaltabiliriz. Bu kişiler mualesef değişik nedenlerle peşinen bir teslimiyet içine düşmüşlerdir. Yakın tarihimizde de bugün olduğu gibi bunlardan pek çoktu…

Bazılarımız hem yaşamsal sorunların farkında hem de her hangi bir teslimiyet içinde değildir. Ancak bu tip insanların, tepkilerinin ve çözümlerinin çoğu, duygusal temelli olmaktadır. Oysa istikbalimiz, bu tarz düşünüp ve hareket edenlerin elindedir. Onurlu ve hür bir şekilde yaşamak istiyorsak, bu arkadaşların ;Türkiye’nin gidişatını ,Türk Milleti adına pozitif anlamda etkilemesi gerekiyor. Kanaatime göre, bu insanlarımızın bilgiye ve stratejiye dayalı bir siyaseti yoktur ve sorunların farkında olan halkımızda, pekala bunu görmektedir.

Yapılacak iş, olaylarla, provakasyonla, dezenformasyonla, propagandayla, krizlerle; sindirilmiş gibi duran Türk halkına;bu sorunlardan, bilgiye ve stratejiye dayalı bir uygulama ile sıyrılabileceğimize dair güven vermektir. Türk halkı da böyle bir yaklaşımı asla karşılıksız bırakmayacaktır.

Bunu yapabilmek kolay değildir. Ancak bilgi, çalışma, iyiniyet ve halkla bütünleşmeyle bu zorluğun aşılması mümkündür. Öyleyse bazılarının dediği gibi halk asla uyumamaktadır. Sadece aradığı çözümü bulamamıştır.

Suriye ve ardından gelmesi muhtemelen bir İran meselesi, Türkiye’nin 2012 yılında ödeyeceği söylenilen 135 milyar dolar borç, “Yeni Anayasa” ile etnik mikro milliyetçiliklerin hükmiyet kazanması ve ABD ile İsrail tarafından kurdurulmak istendiği artık aleniyet kazanan “Büyük Kürdistan” projesi ve “Adaletsiz Türkiye!!!”; şu an sindirilmiş bir görüntü veren Türk Milletinin ve Türkiye Cumhuriyeti’nin kısa vadede aşması gereken önemli problemler olarak duruyor.

Bu meseleler karşısında tavizcilerle bir hedefe varılamayacağı defaatle görülmüştür. Öyleyse yapılacak iş; yaşamsal sorunların farkında olupta çözüm arayan ve sinmiş gibi gözüken Türk halkı ile bilgi ve strateji ile donanmış direnç kulelerini buluşturmaktır.

Bu hususta ümidimizi koruyoruz ve mesuliyet sahiplerinin üzerine düşen görevi hakkıyla yerine getirmelerini bekliyoruz.

Önceki ve Sonraki Yazılar