SÖKE’YE HAKKI OLAN SU VERİLMELİ

 

 

Artan sıcaklar bir yandan ovamızdaki pamuğu hızla geliştirirken bir yandan da bu gelişimin sürmesi için gereken etkenlerden biri olan tarımsal sulamayı ve geçen sezon yaşanılan sıkıntıları da akla getiriyor.

Önceki gün Söke Ziraat Odası toplantı salonunda yapılan toplantıda yaklaşan sulama sezonu öncesi tarımsal sulama ve Söke Ovası’nın ihtiyacı olan su miktarı konuşuldu.

Sulama Birliği Başkanı Necdet Özekmekçi, Ziraat Odası Başkanı Muhsin Örnek, Ege Çiftçiler Derneği Başkanı Hulusi Tanman, Söke 131 Nolu Pamuk Kooperatifi Başkanı Ekrem Sert ve Söke eski Belediye Başkanı, Söke Sulama Birliği kurucu Başkanı M. Beliğ Azbazdar geçen yıl yaşanılan su sıkıntısının Söke tarımında ortalama yüzde 30 civarında verim kaybına yol açtığını belirttiler. Bu kaybın üretimde 90 trilyon lira civarında bir kayba neden olmasına rağmen Söke ekonomisine ortalama 200 trilyon lira olarak yansıdığını, aynı sıkıntının yaşanması halinde Söke ekonomisinin temelli tıkanacağını vurguladılar.

Hatta Beliğ Azbazdar, daha da ileriye giderek, bu yıl da Söke Ovası’nda su sıkıntısı yaşanması halinde ortalama 100 bin dekar arazinin borçları nedeniyle çiftçimizin elinden çıkacağı ve yabancı devletlerin elindeki bankaların eline geçeceği endişesini dile getirdi.

Tüm bunları neden konuşuyoruz?

Su dağıtımı bile il bazında Söke’ye nasıl bakıldığını gözler önüne sermiyor mu?

Yatırımdan aslan payını başta Aydın merkez, Nazilli ve diğer ilçeler kaparken bu kez su dağıtımında da aynı şeyler yaşandı ve yaşanacak.

Peki ama nereye kadar?.

İşte bu sorunun cevabı çok göreceli, her bakış açısına göre farklı.

AKP yöneticilerine sorsanız, Söke’de partilerinin oy oranının yüzde ellilerin üzerine çıkmasıyla, Söke Belediyesi burçlarına AKP bayrağı dikilmesiyle bu sıkıntıların sona ereceğini söyleyecektir. Her siyasi temsilci kendine göre cevap üretecektir.

Ancak bu tür ucuz siyaseti Söke olarak bir kenarı bırakmamızın, sorunlarımıza isteklerimize hukuki yollardan çareler aramamızın şimdi tam zamanıdır.

Sayın Beliğ Azbazdar’ın dediği gibi, DSİ Bölge Müdürlüğü hakkında su dağıtımında neden adaletli davranmadığı, Söke’ye verilen suyun neden diğer bölgelerin altında kalan miktarlarda olduğunu yargı yoluyla sormalı, zarara uğrarsak uğradığımız zararın haksız davranan kişi ve kurumlarca ödenmesini istemeliyiz.

En önemlisi de doğruyu söyleyenleri salonlarda alkışlarken, arkalarını döndüklerinde dedi-kodusunu yapmayı bırakmalı, siyaseten değil, çıkarlarımız, Söke’nin menfaati için birlikte hareket etmeliyiz.

Söke’nin bedenindeki bıçak, artık kemiği geçti. Bu yaramızın tedavi edilebilmesi için öncelikle hangi konuda olursa olsun ortak mücadele vermeli, ortak hareket etmeliyiz.

Ancak, mücadelesini verdiğimiz, vereceğimiz davaya önce kendimiz inanmalı ve elde edebilmek için de tüm güçlerimizi birleştirmeliyiz.

Sökeli çiftçimiz bu sezon bir değil, en az iki kez pamuğunu sulamak istiyor ve bu isteğini dile getiriyor. Siz çıkıp ortaya “bu mümkün değil, bir kez sulama imkanımız var derseniz, Söke Ovası’na iki hatta üç su verilmesi için mücadele vermezseniz inandırıcılığınız kalmaz.

Ben aramızda böyleleri de var demiyorum, sakın Söke’de yaşayanlar olarak böyle düşünmeyelim diyorum ve hak ettiğimizi alabilmek için ortak mücadele verelim diyorum.

Artık birbirimizin yüzüne bakarken de birbirimize sırtımızı dönerken de güçlerimizi birleştirelim. Düşüncelerimiz ne olursa olsun, önce adalette, sonra ortak menfaatlerde buluşalım. Bunu başarırsak eğer kazanan hem biz oluruz hem de Söke olur…

Önceki ve Sonraki Yazılar