SU

Geçtiğimiz elli yıldır insanların umursamazlığı ve aşırı kazanma hırsları yüzünden çevre kirliliğine gerekli özeni gösterip önlemler almaması yüzünden, dünya atmosferi ve okyanusların sıcaklıkları olağan üstü artmıştır. Bu gelişmeler, geçtiğimiz yıllarda, günlük yaşamımıza KÜRESEL ISINMA kavramını sokmuştur.  Bilim adamları dünyanın atmosfere yakın yüzeyinin aşırı ısınarak tehlikeli boyutlara yol aldığını saptamışlar ve bir an önce gerekli önlemler alınmazsa yeryüzünü büyük tehlikelerin beklediğini açıklamışlardır.                                                    

Araştırma sonuçlarına  göre 1960'lardaki kirlenme buzulların yüzde 20'sini eritti. 300 bilim adamının yürüttüğü araştırma raporlarına göre,  Kuzey Kutbu'ndaki ısınma dünyanın geri kalanından iki kat daha hızlı. Bugünkü saptamalara göre ise,  acil önlemler alınmazsa  2070'te dünyayı buzulsuz bırakacak, küresel çölleşme olacak, denizler yükselecek.

Yaşadığımız şu günlere değin bu işin ciddiyetinin farkında olmadık. Ama Nerdeyse yaz mevsiminin sonlarına geldiğimiz şu günlerde ise  sürmekte olan kuraklığın yakın gelecekte susuzlukla karşı karşıya kalacağımız endişesini uyandırmaktadır.

Bunlarla birlikte gazetelerin yazdığına göre bu konuya duyarlı ülkeler  çevre ve su konusunda bir çok eylem planları geliştirip uygulamaya koymuşlar,  Çevre Koruma Yasaları ve su kirliliğinin önlenmesine ilişkin yönetmelikler hazırlamışlar... 

Yine , yapılan bir çok araştırma sonunda hazırlanan raporlara göre nehirlerin tarımsal faaliyetler nedeni ile kirlenmesi nehir boyunca bir çok noktada meydana gelmektedir. Kirlenmenin önlenmesi daha kolay iken, kirlendikten sonra  arındırma yüksek giderlere mal olmaktadır.                                                                         

Bu konuda Orta Doğu Su Sorunları adlı kitabında Özden Bilen;

* Eğitim ve gönüllü girişimler öncelikle ele alınması gereken bir önlemdir.                                   

* Gübre ve tarımsal ilaçların kullanılmasında çiftçilerin, radyo, televizyon ve basın gibi çeşitli yayın organlarının katkılarıyla eğitilmesi önem taşımaktadır. ''Nehirlerimizi Sevelim'' programlarının ilköğretim kurumlarından başlayarak ülke düzeyinde yaygınlaştırılması gerekmektedir.                                                                                                                                            

* Sulamadan dönen suların, kalitesini denetleyerek belirli bir kalite standardının altında kalan dönüş sularının oluşmasına neden olan faktörleri ve kişileri belirlemek geniş bir sulama alanında çok güç, hatta imkânsızdır. Bunun yerine tarımsal ilaç ve gübre kullanımında, üretime zarar vermeyecek en az miktarları saptanarak, bu gibi kimyasal maddelerin kullanımına sınır getirilmelidir.                                                                                                                                                  

* Uygulamayı fiyat mekanizmalarına yansıtarak, önceden saptanan miktarlar üzerinde gübre kullanan çiftçilere yüksek, az kullananlara da daha düşük fiyatlarla gübre ve ilaç temini gibi önlemler bazı gelişmiş ülkelerde uygulanmaktadır. Tarımsal girdi fiyatlarında devlet desteği belirlenirken, bu hususların da göz önünde tutulması gerekmektedir” demektedir.

Aslında; gelecek kuşaklardan ödünç aldığımız yeryüzünün kirletilmesinin nasıl bir bedeli olduğunu  anlatan şu Kızılderili Atasözü’nü iyice bir düşünmenin tam zamanı:

“Son ağaç kesildiğinde, son nehir kuruduğunda, son balık öldüğünde, beyaz adam; paranın yenmeyen bir şey olduğunu anlayacak.”  Esen kalınız.

Önceki ve Sonraki Yazılar