Sürdürülen Stratejinin Zırt Dediği Yer

Türkiye’de geçen yılın aynı ayına oranla işsizler ordusuna tam 233.000 yeni işsiz katılmış…

Bu ülkenin ordusuna bu ölçüde saldırılmasının bir nedeni de budur… Yapılmak istenen işte bu korkunç gerçeğin tartışılmasının önlenmesinden ibarettir.

Türkiye, işsizlik sıralamasında Dünya’nın 5. ülkesi konumunda…

Türkiye başbakanının gündemi başka yönlere çevirme çabalarının gerçek nedeni işte yine budur.

Devlet, gelir getiren [neredeyse] tüm mal varlığını özelleştirme adı altında yabancılara haraç mezat satmış, yabancılar da, “batan geminin malları” fırsatçılığı ile tüm değerlerimizi ceplerine indirmişlerdir...

Artık yıllık milli gelirimiz içinde satılan bu mal varlığımızın getirileri yoktur.

Ve bu ülkenin başına gerçekten milli çıkarlarımızı koruyan bir yönetim gelmedikçe de, hiçbir zaman olmayacaktır.

Türk milli sanayii ağır darbeler yemiş ve zaten sallantıda olan milli sanayi işletmeleri ciddi yaralar almışlardır.

Cari açık ismi verilen ve gerçekte, sattığından fazlasını tüketmek anlamına gelen çarpık ekonomik düzen her dakika alarm sinyalleri vermekte… Ama Hükümet, dışarıdan bakıldığında ustaca gözüken bir gündem saptırma stratejisi ile halka ninni söyleme kurnazlığını sürdürmektedir.

Hükümetin sürdürdüğü  ikinci kurnazlık stratejisi ise, gündemi “cunta söylemi”ne kaydırmaktır.

Hazır elde 12 Mart gibi, 12 Eylül gibi iki cunta örneği vardır.

Ve bu her iki cunta eylemi de, toplumsal muhalefetin yükselişini bastırmak için tezgâhlanmış dış destekli hareketlerdir.

Dolayısıyla ortada bir taşla birden çok kuş vurabilme imkânı bulunmaktadır.

Kısaca sıralayalım:

• 1.- 12 Eylül ve 12 Mart cuntalarının yarattığı tepkilerin yeniden Türk Silahlı  Kuvvetleri’ne fatura edilmesi ile Ordu’nun kamuoyu önünde sindirilerek ülkeyi iç ve dış düşmanlara karşı koruma ve kollama görevinden uzaklaştırabilecektir.

• 2.- Türk Silahlı  Kuvvetleri’nin komuta kademesi hizaya getirilerek Ortadoğu’da ABD taşeronluğunu ret eden bu önemli güce balans ayarı yapılması  sağlanacaktır.

• 3.- Bir takım tertiplerle halk ile tam bağımsızlıktan yana Atatürkçü güçlerin arasındaki köprüler kundaklanacak ve kundaklama faaliyetlerinde kullanılacak yandaş bir yargı gücü yaratılarak Yargı Bağımsızlığı ilkesi ortadan kaldırılacak ve böylelikle Hükümet, TBMM ve yargıya tümü ile egemen olarak, sivil diktatörlüğünün önündeki engelleri ayıklamış olacaktır.

• 4.- Ülke düzleminde korku imparatorluğu yaratılarak Türk Silahlı Kuvvetleri’ne olan güven aşındırılarak toplumsal muhalefet sindirilecek ve Türkiye toprakları dikensiz gül bahçesi haline getirilecektir.

• 5.- Ve böylece, içinde debelenilen işsizlik ortamı, ekonomik iflaslar, kapanan fabrikalar, haraç mezat satılan milli değerler ve ülkenin izlediği dış politika çizgisinde ulusal çıkarların değil, emperyalist odakların menfaatleri doğrultusunda taşeronluk görevinin üstlenilmiş olması ile ilgili gerçeklerin üzerleri örtülmüş olacaktır…

Ve onlar… [ifade edildiği üzere] önce kara cüppelerini üzerlerinden atıp, kravatlarını takacaklar… Sonra, otolarını bırakıp, çok-dolarlık ciplerine binecekler ve sonra da [2 B yasası artığı] orman arazilerinde yaptırdıkları ultra lüks villalarına havuzlar inşa edeceklerdir…

Ve İslam dinini istismar ederek kandırdıkları halkın önüne bu yeni görüntüleri ile çıkamayacakları için de, gündemi saptıracaklar, saltanatlarının önünü kesen yurtsever insanlara etmediklerini koymayacaklardır.

Strateji budur.

Yapılanların tümü  bu çarpık stratejinin gerekleri içindedir.

Ama, yapılan tüm göz boyamalara ve beyin yıkama operasyonlarına rağmen halk gerçekleri görmektedir.

Çünkü, ekonomik yoksulluk dünyada üstü örtülemeyecek belki de biricik gerçektir.

İşte anlamadıkları  şey budur.

Ve öttürmeye çalıştıkları  zurnanın zırt dediği yer de burasıdır… 

Önceki ve Sonraki Yazılar