TÜRK MİLLETİ ZEKİDİR…

 

-        Beni görmek demek, zorunlu olarak yüzümü görmek demek değildir. Benim düşüncelerimi anlıyor, duyduklarımı duyuyorsanız, bu yeterlidir!

Böyle demiş Türk milletinin büyük “Ata”sı.

Ve hemen ardından da eklemiş:

- Türk milleti zekidir...

Bu büyük adam öteki dünyaya göçtükten sonra zekâsı her geçen gün baş döndürücü bir hızla gelişen “necip” Türk milleti, yaşanan her dönemin koşullarına özgü, birden çok Atatürkçülük üretmiş...

Ve böylece de ortaya çok sayıda Atatürkçülük çıkmış.

Ne gibi mi?

Gardırop Atatürkçülüğü gibi; tören Atatürkçülüğü, okullarda okutulan “resmi” Atatürkçülük, sözde Atatürkçülük, özde Atatürkçülük, tarikatçı Atatürkçülük v.s. gibi...

Peki, bu doğurgan süreç içinde Atatürk’ün düşüncelerine ne olmuş? Hani bizim, anlamamız istenen düşünceler, hangi yana savrulmuş ve hangi dağda kül olmuş?

İşte bütün mesele burada...

Atatürk ilkeleri, Türk devriminin ilkeleridir; temelidir ve tartışma götürmez bir biçimde esasıdır.

Emperyalizme karşı kurtuluş savaşı vererek kurulan bir ulusun temel rehberidir bu ilkeler.

“Atatürkçü Düşünce” işte bu rehberin omurgasıdır.

Emperyalizme karşı ulusunuzun çıkarlarını, sınırlarını, kültürünü ve ekonomisini savunmadan Atatürkçü olamazsınız.

Atatürkçü Düşünce, önce vatan, demekle başlar.

Önce vatan, yani tam bağımsızlık!

“Şuna değmiş, buna değmemiş” biçimindeki bir oynaklık yoktur bu düşüncenin içinde.

Bağımsızlık BİZİM karakterimizdir, diyeceksiniz... Öyle kısık bir sesle ve usulca falan da değil; bangır bangır haykıracaksınız temel hedefinizi. Açıkça ve bütün gücünüzle!

Sonra?..

Sonra ALTI OK’un diğer ilkeleri gelecek peşi sıra.

Bu temel altı ilkeye, bir partiye oy toplamak için değil, tıpa tıp ve taviz vermeden uygulamak için sahip çıkacak ve her bir oka, yedi düvele karşı bu ülkenin en temel esası niteliğinde bağlanacaksınız.

Yani sözde değil, özde altı oktan yana olacaksınız. “Atatürkçü Düşünce”yi bir tabela reklâmı ve bir koltuk sevdasının aracı olma kirliliğinden arındıracaksınız...

“Atatürkçü Düşünce”nin bu ülkenin kaderine egemen olması yönündeki çok mücadele ciddi ve oldukça meşakkatli bir iştir. Her türlü politik çıkarın üzerinde ve tamamiyle dışında, özveri isteyen, güç isteyen, dayanıklılık, sabır ve namus gerektiren bir uğraştır.

Ayak-oyunlarına ve politik entrikaların çıkar hesaplı çalımlarına karşı dirençli bir mücadelenin adamı olmayı gerektirir.

Almak için değil; vermek için... Bir koltuğa oturmak için değil; ayağa kalkmak için mücadele etmektir Atatürkçü Düşünce.

Altı oku parçalayıp bu ülkenin tapusunu iç ve dış çıkar odaklarına teslim etmek isteyenlere karşı durabilmek için ayağa kalkmaktır Atatürkçü Düşünce; türlü ayak-oyunları ile üzerine oturduğunuz koltukta politik logaritmalar türetmek değil...

Bir üniversitenin sıradan bir “loca”sında, bir şekilde sönmüş bulunan gelece ait keskin-sirke tadındaki kişisel hırsların acısını, Ege’nin bir kasabasında Atatürkçülüğe yaslanarak çıkartmaya çalışmanın adı değildir Atatürkçü Düşünce!..

Atatürkçü Düşünce, bu erozyondan kurtulmalıdır.

Kurtarılmalıdır.

Her şeyden önce, “Atatürkçü Düşünce”nin halk içindeki görüntüsü için yapılmalıdır bu.

Atatürkçü Düşünce, öncelikle Atatürkçüler arasında Altı Temel İlke’nin etrafında benimsenmeli ve kişisel çıkar tahterevallisinden yurtsever bilinç ortamına doğru yükseltilerek, ayrık otlarından (mutlaka) arındırılmalıdır.

Önceki ve Sonraki Yazılar