TÜRKİYE... SAKIN HA...

Ülkemize gelerek bizim yöneticilerimizde “kâh kâh, kih kih…” görüşen, Batılı üst düzey yabancıların sayısı bu günlerde hayli fazla…

Önce NATO üst düzey bir yetkili, arkasından Fransa Dış işleri Bakanı, daha sonra ABD’nin iki numaralı adamı yani Obama’nın yardımcısı Biden… Sırada ABD Genel Kurmay Başkanı gelecek… Bütün bu ziyaretler, bir hafta veya on gün içinde gerçekleşen ziyaretler.

Gelenler Başbakanla, Dış işleri Bakanı ile ve Cumhurbaşkanı ile görüşmekteler. Ha, bir de Fener Rum Patriğini ziyaret etmektedirler.

Bütün bu ziyaretlerin hiç şüphesiz bir manâsı bulunmaktadır. Yoksa durup dururken bu adamlar niçin ülkemizi ve idarecilerimizi ziyaret etsinler.

Biraz daha konuyu açmam gerekirse bunların bizden bitecek bir işleri olmasa, bizim kapımıza bu kadar sıklıkla gelirler mi?

Bu ziyaretlerin asıl maksadı, Türkiye’nin Suriye’ye asker çıkarmasını sağlamaktır.

Eski Amerikan Dışişleri Bakanı Bayan Gondalize Rice’nin, ABD’de ikiz binaların bir komplo ile vurulmasından sonra yaptığı açıklamada “Ortadoğu’da 22 devletin sınırları değişecek” demişti ya... İşte şimdi bu eksik kalan işlerini tamamlamaya çalışıyorlar.

BATILILAR İHANET EDERLER

Bu açıklamadan sonra Irak ABD’ye yem oldu. Afganistan’da her tarafta artık Coni askerleri kol geziyor. Pakistan’da ABD insansız uçaklarıyla, hem de köylerde “Bunlar Taliban’dı…” diyerek durmadan adam öldürüyorlar.

Kuzey Afrika’da Fas, Tunus, Cezayir, Libya ve Mısır’da Arap baharı adı verdikleri olayları tezgâhladılar. Bu ülkelerde inisiyatifi ora halklarının ellerine bırakmayarak kendi ellerinde tutabilmek için büyük manevralar yapmaktadırlar.

Suriye’de zalim Esat yönetimine baş kaldıran muhaliflerden şu ana kadar 500 kadarı öldürüldü.

 

Arka planda, Rusya’da ki Siyonist mahfiller, Suriye diktatörü Esad’a “Biz senin arkandayız, sen devam et…” demektedirler. Hatta bu konuda görünen bir adımı daha atan Rusya, bir harp gemisini Akdeniz’e göndererek muhtemel (olası) bir Suriye harekâtını önleyeceklerini bildirmişlerdir.

Şimdi müdahale sırası Suriye de… Bunu da en iyi yapabilecek müttefikleri, Türkiye…

Bu adamlar ne yüzle Türkiye’ye gelebiliyorlar?

Bunların parlamentolarından “Sözde Ermeni katliamı” tasarıları kanunlaşıp geçmedi mi? Her bir ülke birer şahin edasıyla bizleri köşeye sıkıştırmadılar mı?

Hatırlayın Kuzey Irak’taki Türk Özel Harekât Dairesi karargâhına, 4.Temmuz.2003 günü ABD askerleri tarafından düzenlenen baskında, 11 Türk askerimizin başına çuval geçirilmiş, şerefli bir milleti böylece aşağılamaya çalışmamışlar mıydı?

 

Ne oldu Batının bu ihanetlerinin karşılıkları? Tazminat mı ödediler? Özür mü dilediler? Tarihi gerçekler Batının bu kalleşçe davranışını sergileyen belgelerle doludur.

Şimdilerde, biz sakın kurdurmayın… Bizi (milletimizi) çıkacak çatışmalarda kalkan yapacaklar dedikçe, hükümetin müsamahasıyla (hoş görü) Malatya’nın Akçadağ ilçesi Kürecik Beldesine son süratle “NATO füze kalkanı” kurulmaktadır.

Ve bu sıkı ziyaretlerle de bu yabancı adamlar, bizim sırtımızı sıvamakta, Suriye’ye müdahale etmemizi sağlamaya çalışmaktadırlar.

Atalarımız ne güze söylemişlerdir. “Kılavuzu karga olanın burnu …dan kurtulmaz” diye.

BATILILARIN ÇÜRÜK İPİ

Ülke yöneticilerine seslenmek istiyorum.

Sakın bu Batılara güvenip kendiniz de milleti de tehlikeye atmayın. Eğer bir müdahale etmek gerekiyorsa buna kendiniz karar verin, inisiyatif elinizde olsun.

Mariyos Papazı, katilleriyle Kıbrıs’ta kan gövdeyi götürünce (1974) barış harekâtı yaparken hiçbir Batılının bu işe burnunu sokmasına izin vermemiştik. Ama o günden buyana Kıbrıslı soydaşlarımız her türlü baskılara rağmen Hürriyet içinde yaşamaktadırlar.

Turgut Özal’ın birinci körfez savaşında söylediği vecize; “Bir koyup beş alacağız” idi. Ne oldu? Yaptığımız bütün masraflar, Batılılara gösterdiğimiz bütün iyi niyetler, maalesef istismar edildi ve biz sadece havamızı aldık.

İlle de arkamızda bir güç olsun istiyorsanız bu gücü sakın Batılılardan seçmeyin. Çünkü “Bunların ipiyle kuyuya inilmeyeceğini…” bundan evvel yaptığınız milli görüş çalışmalarınızda iyi bilmeniz gerekir. Sizi her zaman yarı yolda bırakacaklardır.

1997 yılında Başbakan Prof Dr. Erbakan’ın kurduğu D8 ülkeleri, sekiz büyük ülke hazır sizin kendilerini davet etmenizi bekliyorlar.

Onları davet edin… Suriye konusunu onlarla istişare edin. Ve arkanıza sağlam destek arıyorsanız D8 desteğini alın.

Bir anlık gaflet, sizi de milletimizi de büyük badirelere sürükleyecektir, bunu iyi bilin.

Önceki ve Sonraki Yazılar