Taksim Gezi Parkı ile ortaya çıkan kriz, bir türlü çözüme ulaşmıyor.

Son günlerde iktidar yandaşlarının televizyon kanallarında yaptıkları açık oturumlardaki tavırlarına bakıldığında, insana yandaşlığın bu kadarı da çok fazla dedirtiyor.

Geçtiğimiz cuma akşamı bir yandaş kanalda izlediğim açık oturumda konuşmacılar iki saat boyunca Gezi Parkı için yapılacak referandumun gerekçelerini ve sonuçlarını konuştular. İşin en ilginç tarafı, ikisi profesör, ikisi de dalında uzman olan yandaşların hiç biri, “Bir dakika durun... Ortada bir yargı kararı var. Gezi Parkı için referandum kararı yapılamaz” diyemedi. Çünkü bu adamların başlangıçtan beri işi gücü ve mesleği yandaşlık. Çok kötü bir meslek(!) Çok kötü bir davranış biçimi, iktidar bu yandaşlar nedeniyle içinde bulunduğu ortamı, hiç bir zaman tam olarak değerlendiremedi.

Görev döneminde hep hükümete yakın açıklamalarıyla dikkat çeken Danıştay Başkanı Hüseyin Karakullukçu, ilk kez hükümet aleyhine açıklamalarda bulundu. Görev süresi dolduğu için emekliye ayrılan Karakullukçu, Gezi Parkı’nda yapılacak projenin referanduma götürülmesi fikrine ilişkin, “Bu olay referanduma götürülemez. Daha çok kamunun istek ve arzusunu ortaya çıkarmak için yapılan bir oylama, yargı kararının önüne geçemez. Hukuk devleti deyince yargı esastır. Devletin kendisi polis devleti olamaz. Hakim devleti olamaz. Hukuk devleti olur. Orantısız güce kesinlikle karşıyım. Polisin böyle bir yetkisi olamaz. Demek ki bir hata var”

Anayasanın 138. maddesinin 4. fıkrası şöyle; “Yasama ve yürütme organları ile idare mahkeme kararlarına uymak zorundadır. Bu organlar ve idare, mahkeme kararlarını hiç bir suretle değiştiremez. Ve bunların yerine getirilmesini geciktiremez”

Her şey bu kadar netken, hâlâ referandumdan söz etmenin anlamı ne? Üstelik bu, “Hak ve özgürlükler konusudur. Bunun referandumu olmaz.

Zaten İstanbul yağmalanmış ve hâlâ yağmalanmakta olan bir kenttir. 450 yeşil alanı vardır. Dünyada İstanbul büyüklüğündeki kentlerde 5 bin civarında yeşil alan olduğu yapılan araştırmalardan anlaşılmıştır.

Günümüzde hemen hemen herkes Gezi Parkı’ndan söz ediyor. Dört kişinin hayatını kaybettiği 2 kişinin de gözünü kaybettiği olaylardan hepimizin çıkaracağı dersler var. Üniversite öğrencileri, “Buranın akıbeti belli olmadan, ayrılmayacağız” diyorlar.

Sahi bu protestolar bir günde nasıl bu duruma geldi? Gerçekten bir günde mi bu olaylar patlak verdi? AK Parti İktidarı, tutulduğu kibir hastalığından gerçekleri göremedi.

2010 Dünya Basketbol Şampiyonasını hatırlamaya çalışın. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve yanındaki bazı hükümet üyeleri final maçında yuhalanmadı mı?

Galatasaray’ın Arena Stadının açılış törenleri sırasında yine geniş kitleler tarafından protesto edilmedi mi?

7 Nisan 2013 Emek Sineması eyleminde yaşanan olaylar, akla bir şey getirmedi mi?

12 Mayıs FB-GS maçında da hükümet istifa diye bağırmadı mı?

Bunlar yaşanan olayların sadece hatırımızda kalanları. Hükümet üyelerine yönelik yumurtalı eylemleri görmezlikten gelemeyiz.

Sayın Demirel’in dediği gibi, “Her şey neticesiyle ölçülür”

Daha sayamadığım bir çok olaydan iktidar maalesef gerçeği göremedi. Eğer iktidar ileride yaşanabilecek olayları çok önceden tahmin edemiyorsa, uzun süre hükümet olunamayacağını anlayamadı. Çünkü anlamasını yandaşları engelledi. Bu sırada iktidar her türlü hatayı yaptı. Yoksa polisin sabaha karşı Gezi Parkı’nda çadırları yakmasıyla bu olaylar patlak vermedi. Mahkeme “Yürütmeyi durdurma kararı verdiği zaman, insanlar neden Gezi Parkı’ndan ayrılmadılar? Yargı kararına rağmen niye evlerine gitmediler? Bunlar çok önemli sorular. Bu soruların yanıtını iktidar vermelidir.

İşte yazımın başında gördüğünüz gibi, Yargı kararı hiçe sayılarak, on buçuk yıldır konuşmaktan yorulan koca koca Prof.’lar referandumdan söz ediyorlar. Ortada bir yargı kararı varken referanduma nasıl gidersiniz?

Artık Türkiye, son günlerde sosyolojik olarak çok değişti. Ama iktidar bu gerçeği göremedi. Aynı paralelde demokrasimizin geliştiği pek söylenemez.

Şu gerçek unutulmamalı. 93 kuşağı Türkiye’nin sorunlarını çözmeye talip gibi görünüyor.