YAZICIOĞLU İLE SİVİL ANAYASA’DAN CUMHURBAŞKANLIĞI SEÇİMİNE

(yılmaz ölmez)

Yazıcıoğlu; merkeziyetçiliği eleştirir, yerelleşmeye önem verirdi. Bunun tek çıkış yolunun da Başkanlık sistemi olduğuna vurgu yapardı. O merkezi yönetimi eleştirirken, maalesef 1999 yılında o çok eleştirdiği merkeze, Ankara merkez valiliği görevine çekildi. Kendi değimi ile kızağa çe kilmişti.

Aydın Valisi iken ocak ayında dahi denize girer, tu- rizmin 3 ayla sınırlı kalmasını eleştirirdi. Tokat’ta, Erzincan’da görev yapmış, kanyonda ve ırmaklarda rafting ve su kayakları yaparak Anadolu’nun güzelliklerine dikkat çekmeye çalışmıştı.

15 Ocak tarihinde denize girip su kayağı yapan Yazıcıoğlu, Aydın’a her geldiğinde mutlaka bizimle röportaj yapardı. Kuşadası’nda bir tekne gezisinde röportaj yapıyor, öncesinde merkeze çekilmesinin üzüntüsünü dile getiriyor du Vali Yazıcıoğlu.

Ardından Kuşadası’nda yaşayan dostu Metin Akar ile tekne gezintisine çıkıyor. Önce su kayağı, ardından bugün iyiden iyiye dillendirilen sivil anayasa ve Başkanlık sisteminden söz ediyordu.

Yazıcıoğlu,“Türkiye ilk anayasayı Padişahlık döneminde gördü” diyerek başlıyor sözlerine ve ekliyor, ”Türkiye’de ilk sivil anayasa maalesef padişahlık döneminde yapılmış, sonra 21 anayasa yapılmış. Ondan sonra da sivil bir anayasa görmedik. Türkiye’nin bir sivil anayasaya, sivil yönetime ve sivil topluma ve Atatürk’ün bize hedef gösterdiği batı standartlarına biran önce ulaşmamız gerekir. Ben şahsen Başkanlık sistemini savunuyorum. Çünkü Türkiye’de kuvvetler birliği var. Yasama, yürütme, yargı iç içe girmiş ve bunun sakıncalarını hep yaşıyoruz. Maalesef bir bakanlık enflasyonu var. 30-40’a yakın bakanlık var. Politik kişiler, milletvekilleri bakan oluyor. Bürokrasinin en başında siyasi bir kişi olunca bu sefer yasama ile yürütme iç içe giriyor. Etkili ve verimli bir idare kurulamıyor. Yargıya müdahale söz konusu, yargı bağımsızlığı yok. O zaman ne yapacağız, kuvvetler ayrılığının gerçekleşmesi için parlamenter sistem yeterli olmadı. Onun için ben Başkanlık sistemini savunuyorum. Bu demek değildir ki, sadece Cumhurbaşkanını seçelim. Projeyi bir bütün olarak uygulamaya sokmak gerekir. Bunun için de 7-8 kişilik teknisyenlerden ibaret bir kabine, halkın seçtiği bir başkan. 7 yıllık, bir dönem için. Bir de yasama organı. Yasama organı artık yürütmeyle bağımsız olacak, yürütmeyi denetleyecek. Bir de yasama ile meşgul olacak. Böylece yargı bağımsız olacak. Bu şekilde çeteler, vurgunun, soygunun, yağmanın önüne geçecek bir ceza sistemi ortaya çıkacak. Yalnız böyle baklava çalana ceza veripte, çeteleri dışarıda gezdiren bir ceza sistemi değil. Devleti koruyan, halkın hukukunu korumayan sistem olmamalı. Faşist İtalya’dan alınan ceza sistemi yerine çağdaş ceza sistemi gelecek. Böylece taşlar yerine konulacak. Halk sorumluluğa, yönetime katılacak. Çoğulcu bir yapı ortaya çıkacak”

BAŞKANLIK SİSTEMİ

DİKTATÖRLÜK

DEĞİLDİR!

Başkanlık sisteminin diktatörlük olmadığını, aksine Başbakanlık modelinin padişahlıktan öte daha katı bir yönetim şekli olduğunu vurgulayan Yazıcıoğlu,”Başkanlık sistemi ile birlikte Ankara’nın idari, siyasi ve ekonomik yet- kileri, özelleştirmeyle, ekonomik yetkiler özel sektöre, yerelleşmeyle yerel meclislere verildiği zaman Ankara yalnız Ulusal ölçekte hizmet görecek, dış politikayı yapacak. Dolaysıyla bir diktatörlük söz konusu değil. Diktatörlük eğer varsa şimdi var. Bugünkü Başbakanlık modeli aslında padişahlıktan da öteye idari, siyasi ve ekonomik yetkileri kendisinde topladığı için çok daha katı, otoriter ve padişahlığa daha yakın bir rejimdir. Kuvvetler ayrılığı sisteminde böyle bir tehlike söz konusu olmayacak. Çünkü kuvvetler ayrılacak ve Türkiye’nin altyapısı da yap, işlet   devret modeli ile yerli ve yabancı özel sektöre yaptırılacak, iç borçlarda tasfiye edilmesi suretiyle, Türkiye yeniden iktisadi, siyasi ve ekonomik anlamda yeniden yapılandırılacak” diyor.

Vali Yazıcıoğlu ile Söke’ye her gelişinde mutlaka röportaj yapar, onun gündeme dair düşünce ve fikirlerini halkla paylaşırdım. 12 yıl önce yaptığım bu röportajı arşiv kasetleri kontrol ederken tam 12 yıl sonra bir kez daha dinleme olanağı buldum. Hemen şunu da belirtmekte fayda var, haber merkezimde 200 civarında arşiv kaset var. Şu anda dünya da olmayan, ya da siyasete yeni atılıp, belediye başkanlığı ya da milletvekilliği mertebesinde olan siyasiler var. Yıllar önce yaşamını yitirmiş insanlar var. Bu görüntüleri zamanla CD’lerde toplayıp, Söke ve Aydın’ın son 15 yılına yolculuk yapmak isteyenler için internet üzerinden görüntüleri paylaşacağım. Vali Yazıcıoğlu ile yaptığım bu röportajı, www.yilmazolmezhabercilik.com web haber sitesinden izleyebilirsiniz. Vali Yazıcıoğlu’nun 12 yıl önce dillendirdiği söylemler dikkat çekici. Hakikaten günümüzün önemli gündem maddelerini o yıllarda dillendirdiğini ve ufkunun nekadar açık olduğunu gördüm. Hani hep deriz ya; ”Biz değerlerimizin kıymetini kaybettikten sonra anlı- yoruz.” Ben bu söylemi kendimden hep uzak tutuyorum. Çünkü Vali Yazıcıoğlu’nun düşünce ve fikirleri bana hep cazip gelmiştir. Kendisine de yaşamında büyük değer vermiş saygı duymuşumdur. Merhum Valimizi bu vesileyle bir kez daha rahmetle anıyorum. Ruhu şad olsun.

Önceki ve Sonraki Yazılar