YEMİN PROTOKOLÜ,YENİ ANAYASA VE GERÇEK DEMOKRASİ...

Medya, “yemin düğümü çözüldü,” diyor…

Sanmıyoruz.

Bizce yemin düğümüne bir ilmik daha eklendi…

CHP, en yetkili ağızlarından söyle demişti:

- Tutuklu milletvekillerimiz tahliye edilip TBMM’ye katılmadan yemin etmeyeceğiz!..

Tutuklu milletvekilleri şu anda nerededir?

Silivri zindanlarında.

CHP milletvekilleri nerededir ve ne yapmaktadır?

TBMM kürsüsüne tırmanmış, yemin hecelemekle meşguldür.

Başbakan’ın üslubu ile, tükürülen yalanmıştır…

Peki tükürük nasıl yalanmıştır?

Bizce AKP ve CHP kurmayları arasında imzalanan protokol metnine imza atarak…

Protokol’ün, teknik anlamda karşılığı bir “ön/ sözleşme” olmasıdır…

Ve CHP ile AKP arasında esas sözleşmenin [içeriği asla açıklanmayan yeni anayasanın] ön/ sözleşmesi akdedilmiştir!..

Bu protokol metninde ne yer almaktadır?.. Ve ne yer almamaktadır?..

İşte bu nokta “zurnanın zırt dediği” yerdir…

Tutuklu milletvekillerinin tahliyelerini amaçlamış bulunan protesto hareketini sonlandıran uzlaşma metninde tutuklu milletvekilleri ile ilgili bir tek satır dahi yoktur.

Peki ya ne vardır?..

Dört ana başlıkta topluyoruz:

1.- Tüm siyasi partiler ve milletvekilleri TBMM’de olmaları gerekir. Siyasi partiler, sorunların çözümü için TBMM zemininde olmalıdır.  [Yani yemin etmemek doğru bir mücadele yolu değildir]

2.- 12 Haziran seçimleri sonrasında bazı milletvekillerinin yemin etmeyerek yasama faaliyetlerine katılmamaları eksikliktir. [Yani, bu eksiklik derhal hiçbir koşul ileri sürülmeden giderilmelidir.]

3.- Milletimiz yeni bir anayasa yapılmasını talep etmektedir… Dolayısıyla, tüm siyasi partiler uzlaşarak bu talebi derhal karşılamalıdırlar… Bu bir tarihi “fırsat”tır!.. Ve hemen kullanılmalıdır… [Yani, yeni anayasa yapılması talebi halktan gelmektedir. Ama halk, bu yeni anayasanın içeriğinde neler olduğu halen bilmemektedir. ]

Ve işte bu protokol metninin CHP tarafından imzalanmasını mümkün kılan [Yani Sayın Kılıçdaroğlu’nu ikna eden esas cümle, lütfen dikkat:]

4.- Anayasa dahil, tüm mevzuatın hukukun üstünlüğü çerçevesinde ve kuvvetler ayrılığı ilkesi dikkate alınarak, özgürlükleri genişletici bir anlayışla yorumlanması ve uygulanması gerektiğine inanıyoruz…

Yani?..

İşte “Yani”yi anlamakta zordur, yazmak da, düşünmek de…

Sayın Kılıçdaroğlu’nu ikna eden bu görkemli cümleye biraz daha yakından bakıyoruz:

a.- Anayasa dahil tüm mevzuat…

b.- Hukukun üstünlüğü ve kuvvetler ayrılığı ilkesi dikkate alınarak…

c.- Özgürlükleri genişletici bir anlayışla yorumlanacak ve uygulanacak!..

İşte tam bu noktada aşağıdaki küçük soruları ürettik zihnimizde:

A.- Mevzuatın, hukukun üstünlüğü dikkate alınmadan uygulanması mümkün müdür?

B.- Mevzuatın, kuvvetler ayrılığı ilkesi dikkate alınmadan uygulanması hukuk devletinde mümkün müdür?

C.- Mevzuatın özgürlükleri daraltıcı bir yorumla yorumlanması hangi nitelikteki rejimlerde söz konusudur?

D.- Mevzuatın özgürlükleri daraltan bir yorumla uygulanan ülkelerinin uyguladıkları rejimin adı nedir?

E.- Ve son soru:

- Sayın Kılıçdaroğlu ve CHP’yi ikna eden bu garip ifadelerin altına imza atılması, CHP’nin tutuklu milletvekillerinin tahliye edilmeleri yönündeki eylemini sonlandırması ile nasıl bir ilgi ve ilinti içindedir?..

CHP yönetimi, parti örgütleri ve tüm seçmenler bu soruların yanıtlarını sorgulamakla yükümlüdürler.

Çünkü gerçek demokrasi, belirli aralıklarla sandığa giderek, oyunu verip, sonra kendi sırça köşküne çekilip, yan gelip yatma rejimi değildir.

Demokrasi; sormak, yanıtlarını aramak, varılan sonuçları irdelemek ve bir bütün olarak sorgulama çabalarından doğan bir yönetime katılma biçimidir.

Önceki ve Sonraki Yazılar