Yugoslavlaşıyor muyuz?

 

Çok dikkatlice plânlanmış komplolar.

Detaylarına kadar didik didik edilerek empoze edilen plânlar.

Bir zamanlar “ne federasyonuymuş?” dediğimiz diretmelerin yavaş yavaş yumuşaltılması.

İktidarı ile, muhalefeti ile uygulanan plânların içerisinde bilinçsizce rollerin kapılması.

Ve işin en kötü tarafı herkesin kendisini masum göstermesi.

Çok zaman değil, geçen sene. Kuzey Irak’ta köklenen PKK terör örgütünün yok edilmesi için yapılacak sınır ötesi operasyona izin verilsin, verilmesin mücadelesinin sonucunda, oy birliği ile alınan kati karar. Ve ardından Türk Silahlı Kuvvetlerinin gerçekleştirdiği sekiz günlük operasyonlar.

Sonuç; gerek  muhalefet içerisinde, gerekse meclis içerisindeki PKK yandaşları tarafından TSK’ne yapılan haksız eleştiriler.

Bunlar yetmiyormuş gibi basının içerisinde, kendilerini karşı saşara taşımak isteyen yazarların karalama yazıları.

Ne kadar demokratik bir ülke imişiz meğer.

Kendi kollayıcısı ve koruyucusu olan Silahlı Kuvvetlerini dahi eleştirebilen toplum olmuşuz.

Hatırlıyorum da, ABD kuvvetleri Vietnam’da ağır yenilgiler aldığında, ABD de yapılan filmler dahi, Amerikan ordusunun kahramanlıklarını konu edinen sahnelerle dolu idi.

Ortadoğu’da İsrail’in bir avuç Filistinli karşısında dağıldığı tarihlerde, İsrail gazeteleri ve yazarları ordularına moral mesajları veriyordu.

Çünkü bu ülkeler biliyorlardı ki, ordularına karşı yapılacak eleştiri, ülkelerine yapılan en büyük kötülük olacaktı.

ABD ve yandaşları AB’nin, Türkiye’yi bölme plânları içerisinde Türk Silahlı Kuvvetlerini yıpratmada yatıyordu. Ne var ki bu plânları da,  maalesef  hedefine varmaya başladı. Sağ olsun bizimkiler dediğimiz, illa bir şeyler söyleyeceğiz diye diretenlerimiz.

Düne kadar Amerika’dan izin alarak iktidar olma yarışında olma gayreti içinde olanların, bugün TSK’ni Amerikanın izni olmadan iş yapamaz gibi göstermeleri, orduyu da Amerikancı yapmaz mı? Yaptılar bile. Yazıklar olun.

Halbuki TSK yalnızca ve yalnızca Türkiye Cumhuriyetinin ordusudur ve ilhamını onun kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün düşüncelerinden almaktadır.

Kuzey Irak operasyonunun ardından Talabani’nin Türkiye’ye gelmesi de ayrı düşünülmesi gereken bir konu değildir. Talabani yurt içindeki hainlerden aldığı destekle nabız yoklamaya gelmiştir.

Bu da Türkiye’yi bölme ve ulus devletini ortadan kaldırma plânının bir parçasıdır.

Nitekim Talabani son sözünü en söylenemeyecek yerde söyledi ve ağzındaki baklayı çıkarmış oldu.

Talabani bir bakla değil, iki baklayı birden ağzından çıkardı.

Birincisi “siyasi çözüm” safsatasıydı.

İkincisi “Kürdistan” sözcüğü oldu.

Gerçi bu esnada Çankaya köşkünde soğuk rüzgarlar esti ama, süresi kısa oldu.

Talabani’nin bu çelimsiz sözleri Türkiye Cumhuriyetinin bölünerek çeşitli ulusal devletlerin doğurtulması plânıdır. Bu plân şimdilik,  Talabani’nin dediği Kürdistan ile sınırlıdır.

Kuzey Irakta kurulacak bir Kürdistan’ın taşoranı, tabi ki PKK olmalıdır. Türkiye, PKK ile uğraşırken, ABD de, Kuzey Irak’ta Kürdistan’ı kurmuş olacaktır. Tabi kurulan Kürdistan’dan akan kanserli kan durmayacak ve kuzey Mezepotamya’yı (Doğı ve Güney Doğu Anadolu’yu) boydan boya kaplayacaktır.

Sonucunda da bu kanserli kanı AB uyumu içerisindeki maddeler besleyecektir.

Daha açıkçası, bizler AB üyeliğine girelim derken Güneydoğu Anadolu’muzda oluşacak önce federasyona, daha sonra da bağımsız bir Kürt devletine razı olmuş olacağız.

Nitekim günlük bir gazetemizin yazısına göre (Vatan) kuzey Irak’ta bulunan iktidara yakınlığı ile binen iki Kürt aşiretinin PKK ile hükümet adına diyaloga girdiği yalanlanmamıştır. Amaç kurulacak Kukla devlete Türkiye’nin razı olduğunu göstermektir.

Adamlar dışarıda nelerle uğraşıyor, biz içeride yeni yasaların çıkıp çıkamayacağı ile ilgili meydanlarda bolca laf salatası yapıyoruz.

Bilinmelidir ki, şu aşamada ve daha sonraları, Türkiye’mizde  değişik kimliklerde ister federe, ister bağımsız oluşacak yeni oluşumlar Türkiye Cumhuriyeti içinde yaşayan tüm insanlarımızın zararına olacaktır.

Bu bölünme belasının tamamen ABD ve AB plânı olduğunu bile bile ladeslenmek, gaşetten başka bir şey olamaz.

Demokrasi ile idare edilen ülkelerde kimlik  ayrımcılığı  ülkeyi karanlıklara sürüklemiştir.

İşte İspanya’daki kimlik problemi yaşayan bölünmeler. İşte Çekoslovakya.

Ve işte en son örneğini yaşadığımız Yugoslavya’da yaşadığımız insanlık dışı manzaralar.

ABD, Yugoslavya içerisindeki kimlik farklılıklarını yakaladığı zaman, oraya gönderdiği askeri elçileri vasıtası ile Yugoslavya’yı parçalara ayırılmıştır.Üstelik ölen yüz binlerce Yugoslav kanının akmasına rağmen.

Şimdi de Türkiye’de ki kimlikleri kaşımaktadırlar.

Yıllarca bir arada yaşayan Türkiye insanları, şimdi kimlik arayışları içine sokulmuştur.

Şu andaki kimlik arayışlarının en sonu bölünmedir.

Zaten Talabani de, Türkiye’den açık açık olmasa da bunu istemektedir. Önce Kuzey Irak’ta kendi kimlikleri, sonra da Türk ordusuna vermediği Kürt kedisinin kimliği.

İnsanlarımız şunu iyi bilmelidir.

Ey benim vefalı insanlarım. Ey benim Edirne’den Hakkari’ye kadar olan can kardeşlerim. Biz bir birimizi bölmek istemiyoruz. Bunu iyi biliyoruz.

Bizi birileri bölmek istiyor.

Bizi ABD bölmek istiyor. Tıpkı Yugoslavya gibi.

Bu zor günlerde bizlere, sizlere büyük işler düşüyor.  Aramızdaki bağları kopartmak isteyenlere aman vermememiz gerekiyor. Eğer geleceğimizi düşünüyorsak topraklarımıza sahip çıkmalıyız.

Bu gün çocuklarımızı, masum insanlarımızı, verdikleri bombalarla öldürtenler, yarın çocuklarımızın ellerine verdikleri zehirlerle bizleri zehirleteceklerdir, bilmiş olalım.

Ey ordumuzu eleştirenler, sizler de akıllı olun ve ordumuzun yaptığı başarılı harekatın devamının geleceğini, Kuzey Irakta ve yurt içinde PKK ve onların uzantılarının kökünün kazınacağını  samimiyetle söyleyin. Ordumuz yetkililerinin Barzani’ye karşı gösterdiği keskin duruşu sizlerde gösterin ki, bu insanlar hadlerini bilsinler.

Biliniz ki, bunların dışında yapılacak her türlü hareket ve açıklamalar, atalarımıza yapılan en büyük hakaret olacaktır.

Önceki ve Sonraki Yazılar