88 İNCİ YILDA 48 BİN KADIN… VE “10 UNCU KÖY”ÜN ÖZR܅

 

 

Isı, [eksi] 1…

Yer İstanbul.

Şükrü Saraçoğlu Stadı’nda 48 bin kadın ve çocuk birbirlerine kenetlenmiş.

Hep bir ağızdan söylenen marşın adı, Onuncu Yıl’dır!..

48 bin kadın hep bir ağızdan haykırmaktadır:

“Çıktık açık alınla on yılda her savaştan;

On yılda on beş milyon genç yarattık her yastan”

İşte Cumhuriyet ruhu ve aydınlık bir bilinçle “yaratılan” insanlar söylüyor Onuncu Yıl Marşı’nı:

“Basta bütün dünyanın saydığı Başkumandan;

Demir ağlarla ördük Ana yurdu dört bastan.

Türk'üz Cumhuriyet'in göğsümüz tunç siperi,

Türk'e durmak yaraşmaz, Türk önde Türk ileri.”

İnançla söylüyorlar, gözlerindeki ışıltıları ıslatarak haykırıyorlar…

Televizyon ekranlarından onları seyreden milyonlarca genç, yaşlı, kadın erkek gözleri buğulanarak tekrarlıyor Onuncu Yıl Marşı’nı…

Yani o anda Türkiye’nin her köşesinde milyonlarca insan hep bir ağızdan söylüyor Onuncu Yıl Marşını…

Ve bugün Onuncu Yıl Marşı’nı hep bir ağızdan söylemek her zamankinden daha anlamlıdır.

Ve Şükrü Saraçoğlu Stadı’nı dolduran 48 bin kadın Onuncu Yıl Marşı’nı, bu anlamı yükleyerek haykırıyorlar:

“Bir hızla kötülüğü geriliği boğarız,

Karanlığın üstüne güneş gibi doğarız..”

 

Ve sonra ekliyorlar:

- Farkındayız…

- Arkandayız!..

Neyin arkasındalar?

Cumhuriyet’in.

Aydınlığın.

Çağdaş, uygar değerlerin.

Ve neyin karşısındalar?

Karanlığın.

Geriliğin.

Ve her türlü tertipçiliğin…

İşte Aziz Yıldırım [yaşanılan koşullarında] bu yöndeki bilincin sembolü durumuna yükselmiştir.

“Farkındayız,” diyen kalabalıklar “Memleket elden gidiyor,” diyen başkanlarının ne demek istediğinin farkında olduklarını haykırmaktadırlar.

Cumhuriyet değerlerinin, aydınlık düşüncenin ve gerçek anlamdaki çağdaşlığın ne anlama geldiğini ve bunun değerini farkında olduklarını ilan etmektedirler.

İlanın muhatabı, Cumhuriyet değerlerinin karşısında olanlardır, aydınlık düşüncenin ve gerçek anlamdaki uygarlık değerlerinin önüne set çekmeye çalışanlardır.

Bir diğer muhatap, Türkiye’de gözü olan yabancı güçlerdir.

Ve bu muhataplarla işbirliği/ güçbirliği/ kader ve çıkar birliği içinde olan tüm insanlardır, tüm şirketlerdir, tüm dernekler, hükümetler, birlikler, yerli ve yabancı odaklardır…

Cumhuriyet Gazetesi’ndeki “Onuncu Köy” isimli köşesinde Bekir Coşkun, şu anlamlı sözlerle özür diliyor 48 bin bilinçli Türk kadınından ve tüm Fenerbahçelilerden:

“Yıllarca… futbolu sevenlerin diğer ulusal meselelere ilgi duymayışına kızmış birisi olarak…

Özür dilerim…”

Bu satırları karalayan Fenerbahçeli bir kişi ve yurtsever bir yurttaş olarak [ve de göğsüm kabararak] ;

- Özrün kabul edildi sevgili Bekir Coşkun, diyorum ben de O’na…

Sıradaki gelsin!

Önceki ve Sonraki Yazılar