E. TURGUT TEKİN

E. TURGUT TEKİN

Avukat Ahmet Güçsav Kuşadası’nı anlatıyor

 

 

* Önceki sayıdan devam

O yıllarda Kuşadası’nın Belediye Başkanı rahmetli Şaban Alkış’tı. Çok çalışkan bir insandı. Ağaçlandırma çalışmaları, çevre temizliği ona özgü bir işti. Bizim grup, o yıllarda bir turizm havarisi gibi çalışıyorlardı. Sözünü keserek:

Sayın Güçsav, bizim grup dediğiniz turizm havarileri kimlerdi? İzleyicilerimize biraz bunları tanıtırmısınız? Ahmet Bey, yazımın başında da dediğim gibi anlatmayı severdi. Kendisine özgü o  tavrıyla başladı anlatmaya:

- Evet Tekin Bey, bu kişileri tanıtmadan Kuşadası’nı anlatmak olmaz. Bu çok yerinde bir uyarı oldu. Onları bugünkü gibi anımsıyorum. Kuşadası Kaymakamı Özer Türk, Belediye Başkanı Şaban Alkış, Turizm Müdürü Kaya Şavkay, Amcam Ömer Kocaöner, Üzeyir Naci Akdoğan (Sinamacı)  ve şimdi adlarını anımsayamadığım diğerleri. Ama esas kurmay heyeti bunlardan oluşuyordu. Şimdi sen sormadan ben anlatayım. Şu bizim grup ne yapardı?

Genelde amcamın Yavansu’daki, bugün Ömer Tatil Köyü olan yerde toplanarıdık. Burada amcamın geniş bir malikhanesi vardı. Allah’a şükür hali vaktide çok iyi idi. Onun sofrasında hem yer, hem içer ve hemde turimden söz ederdik. Özer Türk çok iyi Fransızca ve Almanca, eşi İnglizce, Hümeyra Hanım ve Halil Bey İnglizce bilirdiler. Yurt dışından getirttikleri turizm dergilerini çevirir bize uygun olanlarını tartışırdık. Başka ülkelerdeki turizm hareketleri bizi hem heyecanlandırır ve hem de umutlandırırdı. O modellerden Kuşadası’na uygun olanları seçer dosyalardık. Bunları yapmaya ve uygulamaya çalışırdık. Bu bizim grup o yıllarda kısaca şunları yaptı:

1) Kuşadası’nın turizme açılma düşüncesini üretip ortaya koydu.

2) Kuşadası ve yöresinin turistik değerlerini, doğal güzelliklerini, tarihi miras ve misyonunu tanıttı. Bu zengin tarih ve antik kültür çok güçlü potansiyellere sahipti. Kuşadası’nın çevresinde, Efes, Selçuk, Meryem Ana, Milet, Priené, Didim o yıllarda dünyaya tanıtıldı. Hümeyra Hanım, Ekrem Karakaş, Cevat Şakir bu antik tarihi ve buralarda mevcut olan kültür kaynaklarını çok güzel bir biçimde Söke’de ki, “Söke’yi Tanıtma ve Harebeleri Koruma Cemiyeti” marifetiyle dünya ya yaydılar. Talep vardı, yatıracak otel, yedirip içirecek lokanta, eğlendirecek gazino, gezdirecek araba, anlatacak rehberler o yıllarda fazla yoktu. Bu konuda izin verirseniz bir anımı anlatacağım: Bir gün Özer Türk bana telefon etti. Dedi ki:

- Güçsav, Falih Rıfkı Atay Kuşadası’na gezmeye gelmiş. Amcana söyle de, onun malikhanesinde bu değerli yazarımıza bir tanışma yemeği verelim. Bu nedenle ona Kuşadası projemizi anlatmış oluruz. O da makalelerinde bu konuya yer verir. Böylece turizm motivasyonu ülke genelinde tanınır ve okunmuş olur. Bizde bu sayede amacımıza yaklaşmış oluruz. Kaymakam Özer, daha önce de değindiğim gibi çok ileri görüşlü, zeki bir insandı. Basından hele Falih Rıfkı Atay gibi bir yazardan böylece yararlanmayı planlıyordu. Olayı amcama anlattık, hemen kabul etti. Falih Rıfkı Atay’ı bir gece mükemmel bir sofrada ağırladık. O da çok mükemmel yazılar yazdı. Bu da bizim grubun zekice bir planı idi ve hedefine ulaşmıştı.

3) Tatil Köyleri, oteller, kampingler kurmayı planlıyorduk. Otelleri Özbaşlar, Tatil Köyünü amcam Ömer Kocaöner kuracaktı. Acenteleri ise sinemacı, yani Naci Akdoğan kuruyordu. Hayallerimizi çok güzel lokantalar, afeler, barlar ve gazinolar süslüyordu. Turistlerin bol bol alışveriş yapacakları turistik çarşıları da unutmuyorduk. Bunların o yıllarda İtalya, İspanya ve Yunanistan’da örnekleri kuruluyordu. Bizde bunları adada nasıl kurarızın peşinde idik. Bunların planlarını yapıyor, Özer’in müthiş zekasından yararlanıyorduk.

4) İşe Sökeli zengin iş adamlarını inandırarak başladık. Kuşadası’nın bugünkü düzeye ulaşmasında  Sökeliler’in katkısı büyüktür. Amcam ÖMER Kocaöner’e, yavansuyu tatil köyü haline getirmesini kabul ettirdik. Halil ve Hümeyra Özbaşlar ise Kısmet Oteli yaptılar. Alirıza Özbaş İmbat Oteli, Orhan Killi ise Pamuk Oteller zincirini kurdular. Daha önce Enver Muratoğlu Kuşadası, Efes, Pamukkale ve Çanakkale’de Tusan Oteller zincirirni kurdu. Kuşadası’nda ilk turistik otel olarak yapılan otel Tusan’dır. Kurşunlu Han, restore edilerek Kervansaraya dönüştü. Buranın turizme katılmasında emekli sandığının çok büyük destek ve katkıları oldu. Kuşadası’ndaki asıl patlama 1980’den sonra patladı. Turgut Özal’ın aldığı kararlar ve çıkardığı yasa ve yönetmelikler, Kuşadası’nı beşe katladı. Yorulmuştu ve  biraz soluk almaya ihtiyacı vardı. Araya ben girerek onu biraz dinlendirdikten sonra şu soruyu sordum:

- Sayın Güçsav, Kuşadası’na sizin gurubun dışında katkısı olanlar olmadı mı? Ahmet Güçsav, canlı yayında olduğundan soruya hemen girmek üzereydi. Ama alnında biriken terler domur domur olmuştu. Onu bu durumda konuşturamazdım. Böyle durumlarda reklam arası işe yarıyor. Bir reklam arasından sonra işe başladık. Ahmet Bey az da olsa dinlenmişti. Konuşmaya devam etti:

- Bizim grup dışında, Kuşadası’na o yıllarda anımsadığım kadarıyla şu kişiler emek vermişti. Burada onları anlatmadan geçmek istemiyorum. Birer isimle de olsa anmakta yararlar vardır. Sıra ile Aydın Valileri, Enver Saatçığil, Nihat Danışman, Muammer Ürgen, Turgut Eğilmez, Sedat Kirtetepe, Ünal Özgüdek, Zekayi Gümüşdiş, Recep Yazıcıoğlu, Muharrem Göktayoğlu. Bu valilerin Aydın Turizmine önemli destek ve katkıları olmuştur. Burada programı bitirirken şunu söylemek isterim ki: Ada bir cennettir. Ama bu betonlaşma, bu gidişat onu cehenneme çevirebilir. Ada bir iş kenti olmayıp, tatil kentidir. Tatil ve turizm kentlerinin can damarı oraya gelecek olan turistlere bağlıdır. Turist gelirse iş ve aş olur. Turist gelmese herkes sinek avlar. Ada sadece tatil ve turizm kenti olacaktı. Ama ne yazık ki olmadı. Bizim grubun onca emek ve çabaları yap-satçıların doymaz paragözlü lüğüne kurban gitti. Ben o güzel Ada’nın bu halini görmemek için artık oraya gitmiyorum. Sayın dinleyicilerime bu konuda az da olsa bir katkım olduysa kendimi bahtiyar hissedeceğim. Senden bir rıcam olacak, bu anlattıklarımızı yaz ki insanlar okusunlar. Kasetlerde kalmasın.

Rahmetli Güçsav ile başka sohbetlerimizde oldu. Bunlarda Söke ve Didim üzerine idi. Onları burada anlatmayacağım. Çok yönlü, sosyal gücü yüksek, yapıcı düşünceleri olan bir insandı. Babacan, eğitime destek ve katkı veren bu dağ gibi insan ne yazık ki bir gün  felce yenik düştü. Bu dev gibi adamı bir anda felç devirdi. Ölmeden üç gün önce evinde ziyaretine gittim. Gözlerini gözlerime dikerek bana bir şeyler söylemek istiyordu. Ama söyleyememenin verdiği ızdırapla kendinden habersiz gibi donuk yaş dolu gözlerle gözlerime bakıyordu. Tam o sırada göz pınarlarından şakaklarına doğru kayan duygu yağmurlarının damlaları sanki içime bir yanardağ lavı gibi akıyordu. Buna yüreğim dayanamadı. Ellerini dudaklarıma götürüp öperken benim gözyaşlarımla onun elleri de ıslanmıştı. Beşparmak Dergisi’nin kurucularındandı. Bu dergiyi kurmak için çok emek ve çaba harcamıştı. Amacı yazmak, üretmek, bildiklerini başkalarına öğretmekti. Öğrretmen olmak istemiş olamamıştı. İçinde bu acı vardı. Sökev’in kurucu üyelerindendi. O yıllar Söke Kaymakamı olan Emir Durmaz ile bu konuda çok çalıştı. Onun emeği sadece Söke’ye değil, Kuşadası ve Didim’e de olmuştur. Ruhu şad, makamı cennet olsun.

Önceki ve Sonraki Yazılar