ABDULLAH ZİYA KABAK

ABDULLAH ZİYA KABAK

BİZİM KAHVEHANE

 

 

Temmuz sıcağına yenik düşen Zühtü Bey, kendisini saçak altına zor attı. Biraz soluklandıktan sonra, en yakın olan kahvehaneye gitti. Bir soda içti. Terini kuruttu. Kahvehane boştu. Dışarıda birkaç sigara için beyler vardı. Oradan ayrılıp semt pazarına gitti. Tanıdığı bir pazarcı esnafı, trafik kazası geçirdiğini öğrendi ve çok üzüldü. Üzüntü içinde kırk beş derece sıcağı aldırmadan oturdukları kahvehaneye gitti. Orası da boştu. Kendi arkadaşlarından gelen olmamıştı. Masaların üzerlerindeki gazeteleri topladı. Onları göz gezdirirken, garson gelip:

-“Hocam ne içersiniz? dedi.

-“Bir çay ile bir su istiyorum”.

Garson siparişi aldıktan sonra masadan ayrıldı. Zühtü Bey’i gören bir vatandaş, selam verip masasına oturdu”.

-“Üstadım, Basın Bayramı’nız kutlu olsun”.

-“Teşekkür ederim. Basından olmayan bir kişinin duyarlı davranması, inanın ki beni çok duygulandırdı”.

-“Biz basından olmayabiliriz. Ama okuyucuyuz hocam”.

-“Sizi kırdıysam özür dilerim. Ne çare ki bazı edebiyatçılar, sizin gibi duyarlılık gösteremediler. Sansürün kaldırışının yüz birinci yılını kutladığımız günde, tüm Sökeli sanatseverlerin çelenk merasimine gelmelerini ve demokrasiye sahip çıkmalarını isterdim. Ama gelmediler. Oysa sansür demek, bünyesinde barındırdığı yasaklar mikrobu demektir. Sansür demek, anti demokratik demektir. Ben hiçbir zaman yasaktan yana olmadım. Ne çare ki yüz bir yıldan sonra yazdıklarımızdan dolayı dayak yiyoruz. Devlet istediği kadar sansürü kaldırdım desin, toplum sansürü devam etmektedir. Ama gerçekler, hiçbir zaman sumen altı yapılamaz. Elbette günün birinde su üzerine çıkar”.

-“Hocam, hafta içinde Söke’nin trafiğini, kaymakam öncülüğünde masaya yatırıldığını okuduk. Bu caddelerdeki araçlar, ne zaman kalkacak? Bir bilgin var mıdır?

-“Ben de senin bildiğini biliyorum. Yıllardan beri Söke’nin trafiği, zaman zaman masaya yatırılır. Ama icraat göremezsiniz. En ciddi karar, eski belediye başkanlarından Beliğ Azbazdar zamanında alınmıştır.

Şoförler odası çekici almıştı. Bazı araç sahipleri, cadde üzerine araçlarını koyduklarında, çekici tarafından götürülüyordu. Bu kanun kısa sürdü. Söke’nin yatırımıyla ilgilenmeyen o günkü milletvekilleri, trafik kurallarıyla oynayıp eski düzene getirdiler.

O günkü şoförler odası başkanı merhum Mustafa Özcanyüz, öfkesinden çekiciyi sattı. Senin anlayacağın, Söke’nin trafik kuralları, çevre ilçelerinin trafik kuralları ile galiba benzemiyor. Çünkü geçen gün Kuşadası’na gittim. Cadde üzerinde araç göremezsin. Belirli caddeler, ücrete tabi. Trafiğe aykırı park edilmiş araçlar, çekici tarafından belirtilen yere götürülüyor. Araç sahipleri de cezasını paşa paşa ödeyip aracını alıp götürüyor. Söke ise kural tanımayanlar şehri. Trafik polisinin önünde hem hız, hem de ters yol ihlali yapılıyor. Ama benim polisim gereğini yapmıyor. Yani sizin anlayacağınız, Söke diğer ilçelerden hayli geriden geliyor” diye cevap verdi.

Vatandaş, sorularının cevabını aldıktan sonra masadan ayrıldı. Zühtü Bey, arkadaş-larını birazda bekledikten sonra gelen olmadığı için evine gitti.

Önceki ve Sonraki Yazılar