BİZİM TELEVİZYONLAR

 

 

İlçemizde Görsel olarak ayın yapan iki TV kuruluşumuzun varlığı biliyoruz. Biliyoruz bilmesin de, bu televizyon yayınlarını kaç Sökeli aile devamlı izliyor, bu meçhul.

Sağ olsunlar televizyon sahipleri, kanal çalışanları ve  spikerleri, kameramanları ve muhabirleri canla başla çalışıyorlar. Söke’de ne oluyor, ne olmuyor , Sökeli’ye bildirmeye çalışıyorlar.

Tek şikayetleri, yapmış oldukları programlara yeterince ilgiyi Sökelilerin göstermemesi imiş.

Doğrudur.

Sökeli kendi televizyonlarına sahip çıkmıyor. Bu yalnızca Sökeli’nin suçu mu?

Bu sahiplenememe yalnızca televizyon kanallarında mı var sanıyoruz. Yok, yalnızca televizyonlarda yok. Gazetelerimizde ve basının içinde bulunan çalışanların kendi aralarında da var. Her neyse, bu konu ayrı bir tartışma konusu olduğu için, bu kadar değinmem yeterli.

Bizim konumuz şu anda yerel TV’lerimiz.

Televizyonlara, (Görsel Basına) sahip çıkabilmek için öncelikle bu kanallarımız düzgün ve anlaşılır bir yayın yapması gerekir.

Devamlı oynayan bir ekran, sesin gelip gittiği bir görüntü tabi ki seyirciyi başka büyük kanallara yöneltir.

Şu anda Söke’de yaşanan yerel seçim heyecanını da bu kanalların artırması gerekir. Ama olmuyor. Yeterli heyecan yaratılamıyor.

Bırakın heyecan yaratmayı, program yöneten kişilerin, misafirleri ile tartışmaları, gelen konukları alaya alır tarzıyla oturdukları koltuklarında durmamaları izleyenleri de iyice soğutuyor. Dolayısı ile kendileri oynuyor kendileri izliyor.

Tabi bu durumu da ben program yapacağım diyerek meydanlara çıkanlar yaratıyor.

Bunun olacağını bizler biliyorduk. Ara sıra da olsa bir araya geldiğimiz usta gazetecilerle bu konuyu tartışıp konuşuyorduk.

Program yöneticisi, eğer o işi yapacaksa önce kendine bir çeki düzen vermelidir, kendisini süzgeçten geçirmesi gerekir diye düşünüyorum.

Öyle, İlköğretim çocuklarının döner koltuktaki hareketlerine benzer hareketler sergilememeli.

Eğer oturulan koltukta problem varsa, dönmeyen koltuğa oturulursa problemin giderileceği kanaatindeyim.

İşini ciddiye almalı ve izleyenlerin haklı olan eleştirilerine muhatap olmamalı.

Dün izlediğim, adını vermeyeceğim yerel televizyonumuzda olduğu gibi.

İnşallah mesajım anlaşılmıştır ve gereği yapılır. 


ADI MÜLAYİM 

Söke Belediye Başkanı sayın Necdet Özekmekçi nihayet meydana çıktı ve ilk açıklamasını yaptı.

Hemde pür öfke ve şaşırtıcı bir ifade tarzıyla.

Hemde kendisine tek rakip gördüğü her halinden anlaşılan iktidar yanlısı Belediye Başkan adayının açıklamalarına karşın.

Ne demiş AKP Belediye Başkan Adayı; “Yerelle, genel iktidarı birleştireceğiz.”

Kötü mü söylemiş.

Kime göre kötü, kiminne göre de adam gibi bir açıklama.

Avrupa yakasının bir teyzesi var, biliyorsunuz. Onun da tutulan bir sözü.

“Ben lafımı koydum ortaya, beğenen alırrrrr, beğenmeyen almazzz,”

Niye kızıyorsunuz ki? Kızmayın sayın başkan, kızmayın. Sakin olunuz.

Hani derler ya, “adı mülayim, sert olsa ne yazar.” diye. Öyle bir şeyler düşünülmesine meydan veriyorsunuz.

Ben söylemiyorum, bazı gazeteler söyledi. Bazı başkan adayları da açıkladı. Herkes te öyle biliyor. Beş yıllık icraatınızda gözle görülen 3-4 icraatınızdan başka ne yaptınız diye.

Size hak veriyorum, “sizin söyleminize göre siz haklıydınız ama, vatandaşı maalesef inandıramadınız.

Söke’nin görüntüsünü neden köylükten kurtaramadınız, bu yolların hali ne, kaldırımların hali ne? Neden yıllardır aşınan kaldırımlardan insanları yürütüyorsunuz? Sorusu karşılığında cevabınız” Biz görüntüye önem vermiyoruz, biz daha önemli icraatlar yaptık deyip, pazar yerini, Bedesten’i, Belediye Binasını ve Harikalar Parkını gösterdiniz.

Ancak o parka gidemeyen Sökeliler, dolaştıkları kaldırımlardan, yollarından şikayetçi idi.

Siz de bunu göremediniz. Dolayısı ile de rakibiniz bu eksiklikleri görüp, bu işlerin ve daha fazla işlerin iktidarla yerelin birleşmesi ile olacağını söylüyor. Neresi yalan.

Birazcık Türkiye’yi gezenler belediye hizmetlerinde nasıl değişiklikler olduğunu söyleyebilir.

Bugün Ortaklar Belediyesi, Organize Sanayiyi oturtabiliyorsa beldesine, ki oturttu, AKP’li mi idi de OGS’yi gerçekleştirdi.

Bu bizim Söke’miz için de aynı değil mi?

Bugüne kadar belediyeyi ele geçiren iktidarlar veya iktidar karşıtı partiler, partizanlık yaparak belediye imkanlarını onlar için, yandaşları için harcamadılar mı?

Kültür hizmetlerinde Söke Belediyesi bu beş yıllık belediyecilik çalışmalarında Söke’nin ismini duyuran Söke Şairler ve Yazarlar Derneğine ne katkıları oldu? Söyleyebilir misiniz?

Bu kültür hizmetinde bile yandaşlık yapılmadı mı?

İşte Söke’nin yenilemez talihi de bu. Yandaş kulüpçülük. Dolayısı ile şehirleşemeyen köycülük.

Şimdi sizlerin yapmadıklarını yapamadıklarını bizler iktidarla birleşip yapacağız diyorlarsa ne zararı olabilir. Söke için hayırlı olmaz mı?  

Önceki ve Sonraki Yazılar