ÇAĞDAŞ BİR ANAYASANIN İÇERİĞİNDE NELER OLMALIDIR?

Anayasa, sadece parlamentoda grubu bulunan ülkelerin anayasası değildir.

Dolayısıyla toplumsal mutabakatın sağlanabilmesi için yeni anayasa taslağını oluşturan “güç”lerin sadece parlamentoda grubu bulunan siyasi partilerle toplantılar yapmaları, onların “mutabakat”larını alır gibi yapmaları çözüm değildir.

Anayasa, parlamentoya temsilci gönderememiş siyasi partilerin de, ülke içinde kurulmuş demokratik kitle örgütlerinin de ve hatta tüm yurttaşların da anayasasıdır…

Anayasa tüm halkındır.

Seçkin [daha doğrusu seçilmiş] bir kitlenin değil.

Peki, çağdaş bir anayasanın içeriği kısaca ne olmalıdır?

Çağdaş bir anayasa, belli temel ilkelerin ve bu ilkeleri gerçekleştirmeye yönelik kurum ve kuralların eksiksiz olarak tümüne yer veren bir içeriğe sahip olmalıdır. Bu ilkelerin başında ise gerçek demokrasi gelir.

Gerçek demokrasi, her şeyden önce katılımcı olmalıdır.

 Katılımcılık, halkın belirli Arallıklarla önüne konan sandığa, önceden formüle edilmiş seçeneklerden birisini belirten oy pusulasını atması demek değildir. Katılımcılık, sürekli olarak halkın, temsilcileri aracılığı ile, demokratik kitle örgütleri ve siyasi partiler aracılığı ile ve hatta bir temsilciye gerek kalmaksızın doğrudan doğruya siyasal sistemin “işleyişine ve denetlenmesine” katılması demektir. Bu katılım hakkının teminat altına alındığı demokratik bir düzen demektir.

İkinci olarak çağdaş bir anayasa, iktidarın denetlenmesine ve sınırlandırılmasına yönelik hükümlere yer vermelidir.

Üçüncü olarak çağdaş bir anayasa, sosyal haklara da, çoğulculuk ilkesine de yer veren çok geniş bir temel haklar ve özgürlükler listesini içermelidir. Ayrıca söz konusu temel haklar ve özgürlüklerin teminatlarını da açık ve ayrıntılı bir biçimde düzenlemelidir.

Çağdaş bir anayasanın temel ilkeleri arasında yargı denetimini düzenleyen hükümler en geniş şekliyle yer almalı ve yargı bağımsızlığını güvence altına alacak bir hukuk devleti anlayışını tüm kurum ve kuralları ile gerçekleştirmelidir.

Çağdaş bir anayasa ayrıca Cumhuriyetimizin temel ilkelerini ve öncelikle de laiklik ilkesini toplumsal düzenin temel ekseni haline getirmelidir.

Laiklik, Anayasa Mahkemesi’nin kararlarıyla da belirlendiği üzere ayrıca, demokrasinin ve çağdaş yaşam anlayışının en temel güvencesidir. Ve hiç kuşkusuz, toplumsal barışın, akla ve bilime göre yapılandırılmış çağdaş toplum düzeninin güvencesi olarak, Cumhuriyet değerlerinin en üst kademesinde yer almaktadır.

Ve sonuç olarak çağdaş bir anayasa içeriğinde aydınlanma düşüncesinin yol göstericiliğinde uygar toplumsal değerlerin birbirleri ile yarıştığı bir kültür ortamını, sosyal devlet ilkesinin hayata geçirilmesini ve insan onuru ile temel hak ve özgürlüklerin güvencelerini yazılı bir metin olarak toplumun ve bireylerin kullanımına sunmalıdır.

Bireysel hak ve özgürlüklerin en geniş biçimde düzenlendiği anayasa, aynı zamanda kamu yararını, çoğulcu ortak paydanın korunması ilkesini bireysel hak ve özgürlüklerin önüne koymalı ve birey toplum ikilemini, özgürlük ve adalet ölçütleri içinde birleştirmeli ve birbirleri içinde eritmelidir.

Her şey insan içindir, bireyin mutluluğunu hedef almıştır.

Ama bu kural toplumun tümü için geçerli bir esastır.

Bir tek bireyin ya seçkin bireylerden oluşan sınıf ve zümrelerin çıkarları, toplumun tüm bireylerinin çıkarlarının önüne geçemez. Birilerini yukarılara doğru çıkartırken, geride kalan kalabalıkları ötekileştiremez.

Sosyal devlet oluşturulmadan, bireysel hak ve özgürlüklerin gerçek anlamda varlığından söz edilemez. Çünkü bireysel hak ve özgürlükler toplum içinde sadece kendilerine imtiyaz tanınmış kişi ya da zümrelerin istifadesine arz edildiğinde o toplumda eşitlik ilkesinin, bireysel hak ve özgürlüklerin varlığından söz etmek mümkün değildir.

Gerçek bir anayasa, bütün bu temel ilke ve esasların içinde barındığı temel bir hukuki düzenlemedir. Ama bu düzenleme bir mutabakatın sonucudur.

Toplumsal mücadelenin ulaştığı bir mutabakat olarak da, ayrıca eylemli ve dinamik bir sosyal ve kültürel hareketliliğin eseridir.

Sonuç olarak, eğer bir anayasa yukarıda ana başlıkları ile değindiğimiz temel ilke ve esasları içeriğinde barındırmıyorsa ve bu ilke ve esaslar sürdürülen toplumsal bir mücadelenin sonucunda olaşan bir mutabakatın eseri değilse, gün gelir üzeri küllenebilir, bir “zorba” ortaya çıkarak onun içeriğinde yer alan ilke ve esasları baş aşağı edebilir ve halk yukarıdan aşağıya oluşturulacak yepyeni bir düzenleme ile baş başa kalarak önüne konacak sandığa “evet” oyunu yine atabilir…

İşte temel sorun da gerçekte budur…

Önceki ve Sonraki Yazılar