DAVETE İCABET ETMEK

 

Sevgili Gençler,

Hepinizin günlük birçok meşgalesi (uğraşısı) var.

Belki bunları sıraya koyuyor, programa bağlıyor ve sırası geleni yapıyorsunuz.

Ama bu arada bir dostunuz veya arkadaşınız sizi davet etti. Dedi ki;

“Arkadaşım. Seni falanca gün falanca saatte falanca yerde bekliyorum. Orada bir müddet (zaman) birlikte olmamız gerekiyor”

Bu davet de size ulaştı. Ne dersiniz?

 Eyvah, bu kadar önemli işim var onları yapmam lazım mı dersiniz, yoksa işlerimi ertelemeli ve bu dostumun davetine mutlaka katılmalıyım mı dersiniz?

Davet yemeksizse, siz bu davette yemek yokmuş diyerek, “gitmeye değmez mi dersiniz?”

Siz bu arkadaşınızın davetine gitmezseniz, o arkadaşınız birlikte yapılması gereken bir işini nasıl yapacak, düşünmez misiniz?

Bir başka soru… Bir müddet sonra bu sefer sizin arkadaşlarınıza ihtiyacınız olan bir işiniz çıktı. Baktınız işi kendi başınıza kıvıramıyorsunuz.

Bazı arkadaşlarınızı davet ettiniz.

Onların bir kısmı sizin yukarıda düşündüğünüz gibi düşündü ve gelmediler.

Siz yapmanız gereken o işinizi yapamadınız ve büyük zarara girdiniz.

Ne olacak, o zaman?

DERT VE SEVİNÇLER

Atalarımız ne güzel söylemişler.

“Dertler paylaşıldıkça azalır, sevinçler paylaşıldıkça artarlar” diye…

Sevinç ve dertlerin paylaşılması, davet edilenlerin davete gelmesi ile olduğunu her halde biliyorsunuzdur.

Mesela bir dostunuz düğün yapıyor. Diyelim ki düğün sahibi imkânsızlıktan dolayı düğünde yemek veremedi. O davete icabet etmeyecek misiniz (gitmeyecek misiniz)?

Çevresinde davet ettiğiniz dostları olmayan bir insan düğününü nasıl yapar?

Bir cenazeniz var. Üzüntülüsünüz. Üzüntünüzü paylaşmak için bazı dostlarınızı davet ettiniz. Bu dostlarınız davetinize gelmezlerse, cenazenizi nasıl kaldırırsınız?

Yine atalarımız demişlerdir ki; “Düğün de dostlarla, ölüm de…”

Değerli gençler,

Bir sendika başkanı, davetlere gitmez, onlara çelenk ve telgraf gönderirmiş.

Bir gün de kendi evladının düğününü yapmak için geniş bir salon tutmuş, birçok tanıdığını davet etmiş ve büyük ikramlar hazırlatmış.

Düğün günü salonun içi sanki çelenklerle dolmuş taşmış ama yakın ailesi dışında kimse düğününe gelmemiş.

Başkan bu duruma çok da üzülmüş ama yaptığı hatanın da farkına varmış. 

Bir dostumuz bizi davet ettiği zaman biz, mutlaka o davete gidebilmenin yollarını araştırmalı ve gitmeliyiz.

Eğer çok önemli bir mazeretimiz varsa o mazeretimizi de dostumuza söyleyerek ondan izin almalıyız.

Unutulmaması gereken önemli kural “Davetlere iştirak etmek yani çağrılan yere gitmek, bizler için bir görev, davet eden kişi için ise bir haktır.”

Bazen de davet edilmediğimiz halde o toplantıya gitmek için can atarız.

Hatta “Bu adam bizi niçin çağırmadı?” der, üzülürüz.

Bu gibi durumlarda hiç üzülmeye gerek yoktur. Çünkü  “çağrılmayan yere gidilmesi, insanın haysiyet (onur) ve şerefine zarar getirir”

Onun için “Davetsiz yere, ancak çörekçi ile börekçi veya davulcu ile zurnacı gider”  demişlerdir, atalarımız.

Önceki ve Sonraki Yazılar