DİYARBAKIR’I İSTİYORUZ

 

 

Bölücülerin Amed diyerek Türk insanını isim yanılgısına düşürmeye çalıştığı, eskilerden  başbakanlardan birisinin “AB Yolu buradan geçer” dediği önemli stratejik Türkiye noktasını bende istiyorum.,

Uğruna çok şehitler verilen, nice emniyet müdürleri yiyen, nice gencecik çocukların uğruna öldürülebildiği yeri bende istiyorum.

Kardeşleri bir birine vurdurabilmek için, ellerine birer simit parası verilen, o geleceğin güvencesi olan körpelere taş attırarak, önlerine kalkan yapanların kalemiz dediği yeri bende istiyorum.

Kalesinde eskiden bir güzel sesin bülbüller gibi şakıyarak, Türk müziğine nice eserler kazandıran kahramanlık mecrasını bende istiyorum.

AB’li Türk düşmanlarını, Fransız arsızlarının, Almanların ele geçireceğiz dedikleri yeri bende istiyorum.

Üzerinde  ne idüğü belli olmayan renklerden yapılmış paçavraları asarak, başkent yapacağız diyen satılmışların köşe bucak saklandığı, bu günlerde de burası Kürdistan’dır diyenlerin  sığınacak bir yerleri kalmadığını gördükçe  burasını bende istiyorum.

Siyasi çalkantılarda, bir tek iktidar partisinin giderek boy gösterdiği, Türk bayraklarının sallandığını ve devamlı da sallanacağının işaretini veren bu yeri bende istiyorum.

Geçen beş yıldır, insanlarına kan kusturan, açlığa mahkum eden, işine geldiği zaman kepenk kapattıran, gelmediği zaman da neden açmıyorsunuz diyerek cezalar yağdıran taşeronları yıkmak için bu ilimizi bende istiyorum.

Başbakanın üzerine basa basa burayı istiyorum dediği, yılların yorgunluğunu barışla gidermek isteyen bu şehri, bu şehirlileri bende istiyorum.

Daha doğrusu Diyarbakır’ı ben de istiyorum.

İstiyorum, belediye başkanı değiştiğinde zaten benim olmuş olacak.

Belediye başkanlığın ha AKP almış, ha CHP, ha da, MHP, hangisi olursa olsun. Ben istiyorum ki, bu kahraman il kurtulsun, benim olsun.

Kurtulsun ki, şimdi polisin   emniyetinde girebildiğimiz bu ilimize;  Fransızlar gibi, Almanlar gibi, Yunanlılar gibi elimi kolumu sallaya sallaya bende gidebilmek, gezebilmek, oradaki kardeşlerimle sarmaş dolaş olabilmek için ben de istiyorum.

Ben, benim gibiler hep istiyor.

Hep bir ağızdan da bağırıyoruz;

Diyarbakır’ı istiyoruz…! 


DİYARBAKIR’DA DA, DAVOS BEKLİYORUZ

Alkışlamıştık, bravo demiştik. Methiyeler yazmıştık, dünyaya örnek oldu demiştik, göğsümüz kabarmıştı.

Bizimle beraber, Arapların bir çoğu alkışlamasalar da, ezilen gruplarının alkışlaması bizlere moral vermişti.

Şimdi, bizler haklı olarak bir Diyarbakır’dan bir ses bekliyoruz.

Davos gibi, İsrail Cumhurbaşkanına tutulan kafa gibi, dünya basınına verilen mesaj gibi.

Diyarbakır bekliyoruz, Davos gibi.

Bu sefer “One Minute” demeden, “heyt, bir dakika” bir dakika” diyerek devam edecek kelimeleri duymak istiyoruz.

İstiyoruz, bizim babalığımız yalnızca Filistin’de yakılan, yıkılan  öldürülen insanlar için değil, Türkiye’de Türkiye’yi idare eden meclisin çatısı altında yapılan propagasyonlara  karşı da babalık, hem de iyisinden bir da kabadayılık olmasını istiyoruz.

İstiyorum,  bittiklerini anlayıp da bir yerlere sarılmak isteyenlere bir Osmanlı tokatının atılmasını istiyorum.

İstiyorum, bu hainlere haddinin bildirilmesi için hem de Diyarbakır’a gidilerek oradan  okkalı bir Davos yapılmasını istiyorum.

Bu çıkışı bekliyorum, iktidarı ve muhalefeti ile bu ayıpların karşısında yek vücut olduğunu görmek istiyorum.

Kime, kimlere söylediğimi anlamışsınızdır her halde.

Meclis kürsüsünden seçimlere üç kala milletin % 90’nın anlamadığı dillerle, hem de Meclis TV sinden konuşma yapanlara da şunu söylemek istiyorum.

“Gücünüz yetmeyecek, gücünüz yetmeyecek, yıllarca iç içe yaşadığım, akraba olduğum bu insanlarımdan bizleri ayırmaya gücünüz yetmeyecek. Şahsi çıkarlarınız, çocuklarınızın geleceği için yaptığınız bu zulümlerin sonu geldi. Ya hepimizi seveceksiniz, ya da bu ülkeyi terk edeceksiniz. Ama bizi ayırmaya gücünüz yetmeyecek.” 


DALKAVUKLAR OLMASA

Yıllardır tutturmuşuz, resmi dairelere gerici, yobaz, dindar adamların girişlerini adam kayırmaca, taraf tutma ve laiklik düşmanlığı diyerek kendimizi oyalamaya çalıştık.

Dini eğitim alan aydınlarımızı her kademedenin kapasından geri ittirdik. Dolayısı ile bir nevi ayrımcılık yaptık.

İçki içmeyene “adam mısın sen” dedik. Sigara içmeyene “erkek değilsin” dedik.

Tıpkı tam gericilerin, yapılan icatlara gavur icadı dediği gibi.

Böyle olduğu içindir ki, toplumumuzda dinci partiler meydana çıktı.

Siyaseti içine sindiremeyen, her türlü melanetten uzak kalmaya, yalana asla  bulaşmak istemeyen insanlarımız da geri plânda kaldı. İşinden evine, evinden işine, mazbut bir aile babası veya annesi olarak hayatlarını sürdürme gayretinde oldular.

Dinciler camiye ve kendi gruplarına, biraz önce değindiğin kişiler de kendi kabuklarına çekilince geriye bir takım dalkavuklar kaldı ki, onlar da siyasi arenaya bulaşıp bir takım yerlerde oynamayı kendilerine geçim kaynağı buldular.

Dolayısı ile başkan adayları da,yeni seçilecek bir başkan da, böyle bir kadrolarının içinde böyle adamları da görmeye ve birlikte çalışmaya mecbur olur, olabilir. Çünkü onların çeneleri iyi çalışır, iyi adam kandırırlar. Sonra da iş başına geldiklerinde iyi rüşvet alırlar.

Karayı da Belediye Başkanını üstüne çalıverirler.

Yalan diyorsanız, söyleyin. Doğru değil midir? İhtiyacınız olan hangi işi rüşvetsiz yapabiliyorsunuz. Veya alacağınız ihaleyi neden alamadınız, hiç düşündünüz mü? Düşündünüz, biliyorsunuzdur ama, açıklayabildiniz mi? Başkan dört dörtlük insan olsa bile etrafındaki bu dalkavuklar adını çıkaracaktır, nitekim örneklerini görüyoruz.

Bunun için daha evvel yazdığımız yazılarda Belediye başkanlarının nasıl olmasını ve yanına aldıkları insanları iyi tanımalarını istedik. Listeler açıklandı. Yanlış yapan başkan adayları yok mu? Sürü ile var. Hani derler ya, “bir deli dana bir ahırı bozar” diye. İşte öyle bir şey oldu maalesef. Denenen başkanları gördük. Bir çoğu da bu yüzden gözden düştüler.Mahkemelerde sürünüyorlar. Dalkavuklar da şimdi onlara gülüyorlar, belki de başka partinin encümeninde görev alacaklar. Bir de iktidar ile kavgalı başkanları daha iyi gördük. Demem o ki; denenmeyen, iktidarla barışık başkanlar şehrimize, beldemiz, hatta muhtarlar ile köylerimize fazlaca katkı sağlayacaklardır. Bu yıllardır böyle oldu, şimdide böyle olacak. Ta ki ülkesini sevenler olarak, beyinlerimizi insan sevgisi ile doldurup, kalplerimiz de Allâh sevgisi ile doldurasıya kadar.

Bu seçimlerde iktidar partisinin belediye başkan adayına oy vermenin, onun şu kadar yıl iktidarda yaptığı icraatının desteklenmesi olduğunu da iyi bilelim. Bir de şu dalkavuklar olmasa…

Önceki ve Sonraki Yazılar