EGEMENLİĞİN DEVRİNİN DEMOKRATİK BİÇİMİ: YANİ AVRUPA BİRLİĞİ…

 

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi ana salonunun duvarında ne yazıyor?

- Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir!..

Anayasamız bu konuda ne diyor?..

Aynen aktarıyoruz:

VI.  Egemenlik

MADDE 6. – Egemenlik, kayıtsız şartsız Milletindir.

Türk Milleti, egemenliğini, Anayasanın koyduğu esaslara göre, yetkili organları eliyle kullanır.

EGEMENLİĞİN KULLANILMASI, HİÇBİR SURETTE HİÇBİR KİŞİYE, ZÜMREYE VEYA SINIFA BIRAKILAMAZ. Hiçbir kimse veya organ kaynağını Anayasadan almayan bir Devlet yetkisi kullanamaz.

Anayasa nedir?

Bir Devlet’in dayandığı temel ilkelerinin yer aldığı omurgadır. O devletin rejiminin, temel felsefenin özü ve esasıdır.

Uyulması her fert ve çıkarılacak her yasa tarafından uyulması mecburi olan kuralların bütünü demektir.

Ve o Anayasa, egemenlik hakkının asla devredilemeyeceğini, bir kişi ya da zümreye asla terk edilemeyeceğini en temel bir esas olarak hüküm altına almıştır.

Dolayısıyla egemenliğini yitiren bir Devlet, kendi varlık nedenini de kendi eli ile ortadan kaldırmış olur. Bir başka deyişle egemenlik hakkı, bir Devlet’in vazgeçilemez, ödün verilemez ve pazarlık konusu yapılamaz en temel esasıdır.

Peki, Avrupa Birliği savunucuları aynı konuda neler söylüyorlar?..

Bu görüşleri de [kelimesine dokunmadan] aynen aktarıyoruz:

“Bir kere, baştan söyleyelim ki, eğer iç işlerinize hiçbir şekilde kimsenin burnunu sokmasını istemiyorsanız, hemen yarın AB üyelik başvurusunu geri çekmeniz gerekir. Çünkü AB'nin esası, Birlik ülkelerinin büyük bir aile olmasıdır; milli sınırların flulaşması, ulusal egemenliğin önemli bir bölümünün milli devletler tarafından gönüllü bir biçimde Birlik'e devredilmesidir.

Tülay Göktürk - Bugün Gazetesi -  2008

Avrupa Birliği’nin uydu-kalemşorlarının söylemlerinin temeli şu görüşlerdir:

- Milli egemenlik, Avrupa Birliği’ne gönüllü olarak    devredilecektir…

- Ve eğer işlerimize kimsenin burnunu sokmasını istemiyorsanız, hemen yarın AB üyelik başvurusunu geri alın…

Yani, iç işlerimize “birileri”nin sürekli olarak karışmasına aldırmayıp, rıza göstereceksiniz… Ve bu hak onlara Türkyie halkı tarafından “gönüllü olarak” verilmelidir…

Tarihin eski çağlarında bir adem orta yere çıkıp, bu sözlerin sadece çeyreğini dile getirse, “Vatana İhanet”ten kafası vurulur [söz meclisten dışarı] kellesi, ibret-i alem için sokak sokak dolaştırılırdı…

Neyse ki şimdilerde demokrasi var…

Her türlü ihanetin içine sarılıp sarmalandığı bir vitrin süsü var…

Neyse ki birileri, demokrasi teknesine binip, teknenin dibini oyma hakkını kendilerinde görebiliyorlar…

Ve işin en acı tarafı da, bu sözüm ona hakların demokrasi adına savunabiliyor olmasıdır…

Bu neme bir demokrasidir ki, kendisinin yok edilebilme imkânını kendi içinde barındırabilmektedir!..

Binilen dalı kesme “özgürlüğü”, açıkça ve fütursuzca savunulabilmektedir.

Ve bir ulusun can damarını kesip biçme imkânı, o ulusun bizzat kendisi tarafından birilerine “gönüllü bir biçimde” tanınabilmektedir…

Önceki ve Sonraki Yazılar