Gibisi fazla!

 

 

Bugünkü yazıma bir fıkra ile başlayacağım.

Zamanın biride padişahlıkla idare edilen bir ülkede aklı beliğ olan bütün yaşayanların Cuma namazına gitmesi kararlaştırılmış.

Bunu üzerine Padişah bir ferman çıkartmış, Tüm ülkeye tellarla  duyurulmuş.

Fermanda;

-Her kim bundan böyle Cuma namazına gitmezse, boynu vurularak cezalandırılacaktır.

İnsanlar bu korku ile Cuma namazını kaçırmamak için yarım saat evvelinden camiye koşarlar.

Ancak şehirlerin birinde yaşayan Bektaşi padişah fermanına rağmen Cuma namazına gitmez.

Bunu duyan Kadı Bektaşi’yi tutuklatıp padişahın karşısına çıkartır.

Karşısında Cuma namazına gitmeyen Bektaşi’yi gören Padişah çok sinirlenir,

- Ulan zındık, ulan melül neden benim emirlerimi dinlemezsin. Cuma namazlarına gitmezsin. Bilmez misin Cuma namazına gitmeyenin boynu vurulacak.

Bektaşi sıkıla sıkıl Padişaha cevap vermiş.

-Bilir padişahım. Bilirim. Ama napayım gidemedim işte. Affedin der.

Padişah bunu affederse arkası gelecek diye düşünür.

-Alın bu edepsizi, boynunu vurun, der.

Bu duruma vezir kıs kıs güler.

Nihayet bir bey namazın başının kesileceği için sevinir.

Bektaşi vezirin bu sevincini görür ve içerler.

Alırlar sehbahanın başına götürürler. İdam edileceği için dini vecibeler de yerine gelmesi gerekir.

İdamı gerçekleştirecek serasker sorar.

-Başın vurulacak. Son arzun nedir.

- Benim üç arzum var der Bektaşi.

- Söyle nedir ilk arzun?

-İlk arzum, vezirin kızı ile evlenmek istiyorum.

-Höst lan derler. Serasker.

-Sen kim, vezirin kızı kim. Olamaz.

Konuşmaları dinleyen şeyhülislam araya girer.

-Eğer başı vurulacaksa dinimizin emri gereği isteği yerine gelmeli derler.

Doğru vezire giderler ve kızın isterler. Vezir ne kadar zor bir durum olsa da padişah’ın emri ile verir kızını.

Eeee der serasker. Söyle bakalım ikinci isteğin nedir.

Bektaşi biraz düşünür;

-Valla der, şimdide vezirin hanımını arzu ederim.

-Serasker iyice kızar, yatırırlar yere, bir güzel falakaya yatırırlar.

Bu olayı gören Şehülislam Asılacak olan adamın isteği yerine gelmeli der.

Serasker iyice sinirlenir ve sorar.

-Ulan sahtekar, söyle bakalım üçüncü isteğin de neydi?

Bektaşi sırıtarak, vezirin hanımından sonra, padişahın hanımını da isterim der.

Bunun üzerine doğru padişaha gidip durumu anlatırlar. Padişah en yetkili din görevlisi olarak Şeyhülislam’ı çağırtın ve bu işin içinden nasıl çıkacaklarını sorar.

Şeyhülislam sıkıla sıkıla hiçbir yolun olmadığını söyler. Bu arada vezir de kız gitti, bari hanımı kurtarayım diye çareler arar.

Padişahı da alır bir ateş.

Bu ara vezir padişah’a yaklaşarak;

-Padişah’ım ben bu adamı Cuma namazında görür gibiydim der.

Padişah kurtuluş yolunu hemen anlar. Heyecanlı heyecanlı veziri azarlayarak;

-Gibisi fazla ağa, gibisi fazla. Benim yanımda kılıyordu namazı, benim yanımda der.

Bizimde gibisi fazla oldu galiba.

Birileri ateş almış

Yanlarına yandaş arıyorlar gibi. Gibisi fazla da, bakalım Şeyhülislam ne diyecek. Merakla onu bekliyoruz. Kalın sağlıcakla.

Önceki ve Sonraki Yazılar