Gün Çarığı Sıkınca

Gün Çarığı Sıkınca

Gün Çarığı Sıkınca

Oyhan hasan
* Önceki sayıdan devam
- İsmail Ağa! Kıza bu kadar yüz verme. Ağız tadıyla bu iş bitsin.
- Bitmesine bitsin. Fakat, dediğimiz yere bir türlü gelmiyorsunuz. Önden söyledim, şimdi de söylüyorum. Oğlunuzla geçinecek olan ben değilim. Bu yüzden Gülfidan’la konuşun. Onun isteklerine, diyeceklerine kulak verin. Biz, nasıl olsa anlaşır gideriz.
Dünürcülerden Hüseyin’in hatırlatmasıyla, Gülfidan’ı çağırdılar. Gülfidan, ne yaptılar, ne ettilerse de, takı konusunda diretti.
- Eliniz dardaysa, çeyiz pazarında işiniz neydi? dedi. Bozuk bozuk deyip duruyorsunuz. Allah’ın bozuklarına kıran mı girdi? Düğün bu bozukta olmazsa, bir başka bozukta elbette olur.
- Hangi bozukta?
- Kısmet.
Araya giren olmadığından mıdır, nedir, beklenen anlaşma olmadı. Dünürcüler ters yüz, asık suratlarıyla geriye döndüler. İsmail Ağa buruk, üzgün. Gönlünde endişelerin bin bir yumağı. İçinde bir his var. Sanki Gülfidan’ın düğününü asla görmeyecek! Beklenen, bolluk dolu bozuk, bir türlü çıkıp gelmeyecek. Gülfidan toy, acemi. Diretmese, o kadar üstelemese, babası bu defa razı olacak, düğün gününü mutlaka verecekti. Bu iş uzamayacak, mutluluğa giden yolun başında hem Gülfidan, hem Fikret, yeni umutlara doğru yol alacaklardı.
Kısmet değilmiş.
Arası geçmedi. Yağmurlu bir gecenin sonunda İsmail Ağa öldü. İki kadın, bir çocuk, köylülerin de yardımıyla, cenazeyi kaldırdılar. İsmail Ağa’nın ne kadar da çok seveni varmış? Cümle alem, bütün köylü, törene katıldı. Fakat Ahmet, çok yakında olmasına rağmen, çıkıp, çekip gelmedi. Kardeşleriyle anasını, bir başlarına, yapayalnız bıraktı. Sonra sonra, köye haberi geldi. fiehirden, yüksek sosyeteden zengince birinin kızıyla evlenmiş. Karısı istemediği için, doğduğu yeri, yurdu unutmuş.
Yıllar, yılları kovaladı. Beklenen, bolluk dolu bozuk, bir türlü görünmedi. Babasının sağlığında, kim bilir, belki de ona güvendiğinden olacak, herkese kafa tutan Gülfidan, evde kaldı gitti. Yalnız evde kalsa, ne iyi. Ne zaman sokağa çıksa, konu komşuyu ziyarete hazırlansa, iki omzunda iki çocuk. Bu çocuklar da kimin, diyeceksiniz. Kimin olacak? Süleyman’ın.
Gülfidan’ın saçlarında aklar, ellerinde kınalar!
Gülfidan’ın yüreğinde kımıl kımıl duygular: Nasıl olsa, bir gün gelecek, şu garip omuzlarında kendi çocuklarını da taşıyacak!
Kınalı Gülfidan! Nazlı Gülfidan!
Yüreği bin bir okla yaralı, Gülfidan!
Herkes yolunda gitti. Olan sana mı oldu?
Omzundakiler yetmiyor gibi, peşindeki bu çocuklar da ne?
Bak, nasıl da uzun dilliler?
- Gülfidan abla, kız Gülfidan abla! Bize söyler misin, düğün ne zaman?
- Bozukta!
- Hangi bozukta?
***SON***

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.