E. TURGUT TEKİN

E. TURGUT TEKİN

Havadan, sudan


 Bugünkü yazımda siyaset veya sataşma yok. Havadan, sudan söz etmek istiyorum. Okuyucularımın bana söylediklerini yazıp sizlere aktaracağım. Bugünkü yazdıklarım, inanın bana ait sözler değildir. Beni tanıyanların yazmamı istedikleri konulardır. Cuma gecesi Albayrak Caddesi’nde 3 numaralı şehir içi dolmuşuna bindim. Bu taşıt Yenikent’i dolanıp, Migros’un önünden Albayrak Caddesine giriyor, Sanayiye gidip oradan geri dönerek, Koçlar Caddesi, Karayalçın Caddesi’nden geri dönüp ‹stasyon caddesine çıkıyor ve  köprü başından giriyor. Kuyumcu Azalettin Bey’in dükkanının önüne gelince hemen dönüş noktasına yanlış park etmiş araçlarla karşılaşıyorlar.Bir şehiriçi mi? başka araçlar bile. Burada dönüş problem oluyor. Oysa bu nokta ile çayüstü otoparkı arasında 15 metre var. fioför diyor ki:
- Ağabey burası her saat böyle. Vallahi dönemiyoruz. Zorla dönüp durağa girecek bu kere durağı özel taksiler işgal etmiş. Yolcu almak için duruyor, bu defa arkadan gelenler, “Niye durdun” diye klakson çalıyorlar. Az ilerisine birbirine paralel iki araba yan yana park etmiş. Adam zorla geçiyor ve diyor ki:
- Bak ağabey bu araba, falan müdürün. O, böyle park ederse başkalarına ne diyeceksin. Saat daha 18.30. Uzun çarşı trafik açısından felç olmuş. Dershanelerden, bankalardan, dükkanlardan, işyerlerinden çıkan insanlar caddeyi doldurmuş. Adım atılacak yer yok ve şehir içi dolmuşları duraklara girip çıkamıyorlar. Çallı durağına geldik orası daha kalabalık. Trafik polisi diye bir şey yok. Canı isteyen istediği yerde duruyor, istediği yere park ediyor, kural mural rafa atılmış. Dolmuştaki yolculardan biri:
- Söke trafik açısından polis hizmeti almıyor. Söke’de zaten trafik yok. Poliste olmayınca durum böyle oluyor. Eskiden bu caddede devamlı trafik polisleri olurdu. fiimdi ben mi görmüyorum, yoksa gerçekten mi yok? fioför diyor ki:
- Olsa görürüz, demek ki yok. Tam Şekerbankın önüne geliyoruz bir araba yolun ortasında durmuş içinde insan yok. Beklemeye başladık. Yolcular gergin. Homurdananlar, havadan sudan konuşmalar başladı.fioförün yanında oturan genç, arabanın sahibi olmalı. Dayanamayıp:
-Bu kadarda olmaz ki, adam karşıda sohbet ediyor. Çal şu düdüğü gelsin. fioför acı acı ötmeye başladı. Arkada da bayağı taşıt yığıldı. Adam geldi, taksiye binip sürünce yol açıldı. Arabanın sahibi olması gereken kişi tekrar konuştu:
- Ağabey, bu memlekette trafik öldü. Bu işin sorumlusu yok mu? Ona dedim ki:
- ‹nsanlar, haklarını hep başkaları savunsun istiyorlar. Bugünkü olayları ve yanlış parkları fotoğraşayarak, ‹lçe Emniyet Müdürlüğü’ne verin. Birer örneğini de yayınlanması için basına dağıtın. Bakalım yine sahip çıkan olmayacak mı? Çok mu zor bu işi yapmak? Delikanlı:
- Bu konuda haklısın. Biz istiyoruz ki,haklarımızı başkaları savunsunlar. Ne güzel dediniz, adama muhatap olmaya gerek bile yok. Zaten yanlış park etmiş, belgele ve ver. ‹tiraz bile edemez. Plakası, yanlış park ettiği yer ve saat mevcut. Ağabey çok iyi bir fikir verdiniz. Ben bunu başkanımızla ve arkadaşlarımızla bir konuşayım. ‹lçe Emniyet Müdürlüğüne, basına, gerekirse kaymakamlığa bile veririz. Dolmuştaki yolculardan biri:
-Bu hataları yapanları basında yayınlamak etkili olur. Ağabey, çok iyi bir söz ettiniz. Ama gazeteler bu resimleri yayınlar mı? Ona dedim ki:
-Sen, kurallara uygun olarak bu yanlış park edenleri çek getir ben yayınlayacağım. Başka bir yolcu:
-Size nasıl ulaşabiliriz? Onlara yazdığım gazeteyi ve bulacakları adresimi söyleyince, bir başka yolcu:
- Ağabey, biz Devlet Hastahanesinin doğum servisinden şikayetçiyiz. Bana çok acı verdiler. Derdimi anlatsam yazar mısınız? On da ancak şunları söyleye bildim:
- Atatürk, “Basın halkın müşterek sesidir!” diyor. Basının varlığı sizin dertlerinizi, şikayetlerinizi ilgililere duyurmaktır. Gerçekten ortada bir haksızlık varsa, belgelerin getir biz gerekeni yazarız. Durağıma gelmiştik. ‹nmek zorunda idim. Bir kaç kişi, bizimde söylemek istediklerimiz vardı. Onlara:
-Sizinle de başka bir gün, diyerek dolmuştan indim.
Evet sayın okuyucularım, okuduğunuz gibi havadan sudan konuşarak bugünkü yazımı da bitirdim. Demek ki, yazmak hiçte zor değilmiş. Bakalım şehiriçi, sürücüleri trafiği aksatan ve yanlış park edenleri görüntüleyip bize ve ilgili makamlara verecekler mi? Verirlerse, bu kişiler gönüllü trafik müfettişi olmuş olurlar ki, Söke Halkı olarak şimdiden onlara teşekkür ederiz. Bu metot etkilide olur.
Eğer ilgililer ile şehir içi şoförleri olaya, ”Havadan-sudan” gözüyle bakmaz, gazeteyi muçlayıp çöpe atmazlarsa.

Önceki ve Sonraki Yazılar