ŞEREF PINARBAŞI

ŞEREF PINARBAŞI

KAHYA YANAŞMALAR

 

Anadolu’da çiftçi yanında çalışan işçiye “yanaşma” yahut “tutma” diye hitap edilir.

Yanaşma yada tutmalar aile dışından kişilerdir, zaten tutma sözcüğü de azap olarak adlandırılan çiftçi işçisi “azap tuttun mu” yahut ‘’çoban yanına yanaşma verdin mi ? gibi soru cümlelerinden anlaşılacağı gibi, yanaşma, tutma ve azap sözcükleri hemen hemen aynı anlamda kullanılır.

Ancak, Anadolu da bu kimseler köle muamelesi görürler. Zaten aldıkları kültürde buna uygundur. Çünkü feodalizmin bir yapılanması olan, toprak sahipliği, köleci toplum geleneğinden gelir ve de bu işçilerin aileleri de bu yanaşma - tutma - azap değerlendirmesinin içindedir.  Öyle de çalışırlar.

Fakat günümüzde yarı sanayileşme ya da çarpık kapitalizmin getirdiği toplumun sanayiye kayma durumu, toplumsal kültürü de çarpıklaştırmaya yetmiştir.

Beden ve Zihin becerisi gelişemeyen emperyal’lere bağımlı görülen ve güdülen bir toplum karakteri oluşmuştur.

Şimdi yığınların beden ve zihin becerisi kıt, birey ve bu bireylerden, klişelerden oluştuğunu görüyoruz. Ve nihayetinde dindi, ırktı derken koskoca uluslaşma yolunda bir devleti ve devletleri emperyallerin hizmetine sunmuşlardır. Yarım becerili, yarı feodal, yarı işçi, gibi bireylerden oluşan ucube bir toplum oluşmuştur. Artık aileler kendi içinde kendilerine  yer açma kavgalarında enerji tüketmektedirler.

Babalar oğullara, oğullar ebeveynlere kazık atarak çalışmadan, yorulmadan, yeme, içme, gezme alışkanlıkları elde etmişlerdir. Ve günümüz toplumlarının genel kültürüdür hatta karakteridir artık.

1950’lerde Menderes anlayışının iktidarı ile birlikte var olan ekonomik, kültürel, ve politik birikimler, bir anda topluma hovardaca dağıtılıyordu. Bu birikimler ile halkın güvencesi ortadan kaldırılırken, bir yandan da çalışmadan yemenin yöntemleri belirleniyordu.

İşte o yılla da yani 50’li yıllarda aile içindeki kişilerde çalışmadan yemenin en risksiz yolunun içindeki diğer kişileri kandırmaktan geçiyordu.

Bu nedenle anam: biz kardeşlerden birinin, diğer kardeşine, ya da kendine yardımdan kaçınan çocuğuna < sen bu evde yanaşma mısın? Ya da tutma mısın? > diye azarlar, içten yardım etmesini yani samimi olmasını isterdi.

Anamın bunu bir bilinç çerçevesi içinde yaptığını sanmıyorum. Ancak köle kültüründeki yanaşma yahut tutmaların samimiyetten uzak, sahte sevgi gösterişindeki davranış özelliğini, reddettiğini görüyorum.

Fakat ne yazık ki toplumsal karakter, kapitalizmin sarmalında maalesef köle ahlakına uygun yönde büyümüştür. Hemen tüm toplum, yanı başındaki insana kazık atarsa, daha kolay yaşayacağını düşünerek davranış oluşturmaktadır. Kar hayatın her alanında herkese ve her şey pahasına ana amaçtır. Ülkemiz açısından insanlarımız elimizdeki tüm (ekonomik, kültürel, politik) değerleri emperyalizmle kaptırmıştır. Şimdi kendi ülkesinin, kendi evinin kapıcısı halinde ağababalarına hizmette kusur etmemek için zam, zulüm ve işkencelerden geçmektedir. Kahya yanaşmalarsa; ağababalarına hizmette kusur edenleri toplama kamplarında tövbe ettirmek adına zindanlarda sorgusuz sualsiz veya dipsiz iddianameler dizdirerek sıgaya çekmektedirler.

Korkarım bu kültür bu yüzyılı da lanetleyecektir.

Önceki ve Sonraki Yazılar