E. TURGUT TEKİN

E. TURGUT TEKİN

KÖY ENSTİTÜLERİNDEN YETİŞENLERİN EĞİTİM İÇİN GÖRÜŞLERİ

 

 

TONGUÇ VE KÖYDE YETİŞENLER

Önceki sayıdan devam

Bizde Eğitim Çizgisi , Eğitim kurumlarının yaşamdan, halktan, topraktan kopmaları; üreticilikten tüketiciliğe geçmeleri, okur - yazarlık ayrıcalığı yaratmaları sömürü düzeninin buyruğuna girmeleriyle olmuştur. Tutucu güçlerin eğitim kurumları ezberci olmak, düşünceyi dondurmak zorundadır. Ortaçağ boyunca ilahi düzenin eğitimi yapılmış; din, "Düşünme inan", yönetim; "Düşünme vergisini öde," askerler; Düşünme: "öl, şehit ol" demiştir halka. Ancak aydınlanma döneminden sonra "Sen insansın, aklını kullan; dünyayı kendine göre düzenle” eğitimine yönelinebilmiştir. Bilimlerin, sanatların, teknolojinin gelişmesi laik okulla olmuştur.

Bizde de medreseler düşünmeye, araştırmaya kapalı, salı kulluk eğitimi veren yerlerdir. imparatorluğun ekonomik toplumsal yapısı bilimsel, teknolojik gelişmelere göre değişememiş; ekonomik teknolojik yetersizlik yüzünden giderek yarı sömürge durumuna düşülmüştür. Batılılaşma devinimi de kimi üstyapı kurumlarının kopyacılığından öte geçememiştir.

Kurtuluş Savaşı'ndan sonra "Dinsel bir imparatorluktan, halk egemenliğine dayalı bir Cumhuriyete doğru yol alınmak istenmektedir." Sömürüyü, geriliği yazgı sayan, kurtuluşu öte dünyada arayan insan yurttaş değil, "kul"dur. Yeni devlet, yurttaşlık eğitimini gerçekleştirmek zorundadır. Halk egemenliğinin engelleri ortadan kaldırılamadan yenileşme devinimlerine girişilir. 3 Mart 19241e Hilafetin kaldırılmasıyla birlikte Tevhidi Tedrisat Kanunu (Eğitim Birliği Yasası) kabul edilir. Tekkeler, medreseler, daha sonra İmam Hatip Okulları kapatılır, izlencelerden din dersleri çıkarılır. 1928'de yeni abece kabul edilerek, eğitimde laikleşme hızlandırılır. Yeni abece'nin kabulü sırasında Mustafa Kemal'in söyledikleri akılcı, laik eğrtime ne değin önem verildiğini de vurgulamaktadır;

"Bizim zengin ve ahenkli dilimiz artık yeni Türk harşeriyle kendini gösterebilecektir. Beyinlerimizi yüzyıllardır demir bir mengene içine sıkıştıran bu anlaşılmaz işaretlerden kurtulmalıyız."

Amerikan, Alman eğitim uzmanlarından yararlanarak eğitim düzeni yenilenmeye laik, halkçı, ekonomiyi etkileyen bir eğitim anlayışı uygulanmaya çalışılır. Bunlar, eğrtimin demokratikleşmesi yönünden önemli kazanımlardır.

Köy Enstitüleri Demokrasiyi Tabandan Fışkırıcı Eğitim Kurumlarıdır.

Halk egemenliğinin engellerini ortadan kaldıramayış, geri üretim yaşamının sürüp gitmesi "devrimlerin" yaygınlaşıp kökleşmesini engelliyordu. 1936'da nüfusun % 85'i kırsal kesimde yaşıyordu; yarı feodal bir tarım ülkesi durumundaydık. Köylerde okuma yazma bilmeyenlerin oranı % 80'in üstündeydi. Dış ve iç sömürü, yoksul halk üzerinde yoğunlaşıyordu. Siyasal bağımsızlık kazanılmıştı, ama bu durum değişmedikçe ayakta kalmamız olanaksızdı. Yeni bir kurtuluş savaşı anlayışıyla tüm halk kaynağını devindirmek gerekiyordu.

Saffet Arıkan'ın işbaşına getirdiği büyük eğitimci Hakkı Tonguç'a göre sorun eğitim sorunu değil, geri üretim yaşamını kökden değiştirmekti. İçinden canlandırılan halk, köleliğin her çeşidinden kurtulmalıydı. Köylü öylesine canlandırılııp bilinçlendirilmeliydi ki, bir daha hiçbir kuvvet onu sömürememeli, bedava çalışan iş hayvanı durumuna getirememeliydi. Eğitim de içinde olmak üzere, soruna bir bütün olarak bakılmalıydı. Toplumun gerçeklerine, olanaklarına, hızlı kalkınma, çağdaşlaşma özlemine uygun yeni bir çalışma yolu tutulmalıydı. Uzun araştırmalardan, denemelerden sonra Köy Ensitüleri'ne ulaşıldı. "Köy Enstitüsü" tamlaması yeni bir eğitim terimiydi. Bilimin yol göstericiliğiyle, amaçlanan yaşama biçimini gerçekleştirici etkinliklerin eğitim ortamına dönüştürülmesi anlamını kapsıyordu.

Yalnız okur yazarlığı yaygınlaştırmak, tüm köyde yeni okula kavuşturmak, yeni tip bir öğretmen yetiştirmek değildi. Amaç, hele hele kimilerinin sandığı gibi kapalı köy ekonomisini sürdürmek hiç değildi. Tarihsel koşulların sağladığı olanaklardan yarartanarak; eğitimi, emekçi üretici halkı bilinçlendirerek siyasal bir güç durumuna getirici; sömürü düzenini zorlayıcı, değişmeyi hızlandırıcı bir eyleme, özgürleşme eylemine dönüştürmekti. Elbet, geleneksel yapıyla çelişici bir eylemdi bu, ama İkinci Dünya Savaşı ortamında Kurtuluş Savaşı'ndan gelen kadroların desteğiyle bir "eğitim seferberliği boyutunda" uygulandı.

Yaşamdan kopuk, belleğe yük sayılabilecek işe yaramaz bilgiler aktaran, kara tahta, dört duvar okulu anlayışı bir yana itildi. Böyle diyoruz ya hiçte kolay olmadı bu iş, bir boş binanın, kemikleşmiş bir alışkanlığın bırakılmasının atomun parçalanmasından daha güç olduğu gerçeği unutulmamalı. Üretimi yeni aşamalara ulaştırıcı çalışmaları eğitim ortamına dönüştürmekse, bu alanda bir devrimdi, üniversite bitirdiği halde evindeki sigortayı değiştiremiyenler, yaşama en küçük bir katkıda bulunamayanlar düşünülsün bir ...

İnceleme araştırma sonuçlarına göre yirmi bölgeye ayrılan ülkede, o bölgelerin üretim yaşamını canlandırıcı eğitim imeceleri kurulmaya başlandı. Öğrencilikle - işçiliği birleştirerek, kırsal kesimden gelmiş bin kişiyi, ürettikleriyle yaşatan, her yönden gelişmelerini sağlayan sağlıklı yaşam birimleriydi bunlar. "Enstitüler, içinde yaşayanların ortak malları ve ortaklaşa yönettikleri yıkılmaz kurumlar durumuna gelmeli" diyordu Tonguç.

Üretici güçlerin kendilerini yenileyerek canlanması, örgütlenmesi, yaşamlarına çağdaş boyutlar kazandırmalarıydı bu. Yöneticileri, usta öğreticileri, eğitimbaşları, Sanatbaşları, Kümebaşları, vb .. ile sömürüyü ahlakdışı sayan, yepyeni bir toplum. Herkesi yeteneğine göre işe yaratan, yapıcı, yaratıcı duruma getiren, çalışmaları yarışmaya değil, dayanışmaya dönüştüren coşkulu bir yaşam. Çalışma izlencelerini kendisi saptayan, doğanın üstüne titreyerek, onun güzelliklerine güzellikler katarak "katkıda bulunduğu oranda almanın, topluma yararli olmanın mutluluğunu duyan bir topluluk.

Tabandan Fışkıran Gerçek bır Demokrasi...

Köy Enstitüleri döneminin koşullarında üretimi yeni aşamalara ulaştıran, teknolojiyi yenileyen, kırsal kesimdeki nüfusu meslekleştirerek, üretim yaşamını örgütleyerek dönüşümleri gerçekleştirmeye, sanayileşmeye yöneliktir atılım. Buralarda uygulanan ilkeleri şöylece saptayabiliriz;

1 . Her Enstitü ürettikleriyle kendi kendine yeten, öbür Enstitülerle dayanışmayı sürdürerek bağımsız işletmelere, çağdaş, demokratik yaşam girişimlerine dönüşmeyi amaçlar. Üreterek eğitir - eğiterek üretir, sorumluluk duyguları gelişmiş, sağlıklı kişilikler geliştirir;

2. Yaşama, çalışma izlenceleri, imece topluluğunca ortaklaşa saptanır, başarı ölçüleri, imecenin gelişen özüne göre saptanır;

3. İşleyiş, toplumsal yapıları kireçlendiren bürokrasi çarkının dışında tutulur, bunu sağlayıcı yasalar çıkarılmasına çalışılır (3803,4274 vb. sayılı yasalar ... );

4. Çeşitli işlerde çalışarak (işlik, derslik, tarla) kişiliğin çok yönlü gelişimi sağlanır, her insana toplumda saygın bir yer kazandırılır;

5. Enstitü - Enstitü arası, Enstitü - köyler arası imecelerle, toplu iş görme geleneğimize yeni boyutlar kazandırılır;

6. İşliği, dersliği, uygulama alanıyla küçük bir Enstitü gibi gelişen köy okullarında ilk eğitim; 8 - 10 köy ortasında kurulan, yörelerinin donanım merkezi olarak gelişen Bölge Okullarında ortaöğrenim gerçekleştirilirken, kooperatrtçilikle üretim yaşamı tabanda örgütlenir;

* Devam edecek

Önceki ve Sonraki Yazılar