OHAL'de MİT'e ve FİDAN'a neden hoşgörü?

MİT'TE, BİT YENİĞİ OLDUĞUNU ERDOĞAN'DA BİLİYOR AMA NEDEN GEREĞİNİ YAPMIYOR DERSİNİZ?
Genel Kurmay Başkanı Hulusi Akar'da olduğu gibi, MİT Müsteşarı Hakan Fidan'da da sıkıntılı bir durum var.
Bu konuda da darbenin ilk günü, ilk saatlerden itibaren "MİT'te de bir BİT yeniği var!" iddiasında bulundum.
Şöyle ki;
MİT'ten saat 16:00'da Hakan Fidan aracılığıyla Genel Kurmaya ilk bilgi gitti. 17:30'da MİT'ten bir heyet Genel Kurmay'a giderek ellerindeki ayrıntılı bilgileri paylaştı. Toplantı sürerken 30 dakika içerisinde durumun ciddiyeti anlaşıldı. Devam eden toplantıya, Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar, Genelkurmay İkinci Başkanı Yaşar Güler, Kara Kuvvetleri Komutanı Salih Zeki Çolak ve MİT Müsteşarı Hakan Fidan'da dahil oldu.
Yapılan gizli toplantı sırasında önemli kararlar alındı ve Genelkurmay Başkanı'nın imzasıyla tüm birliklere talimat olarak gönderildi. Bu talimatla da darbeciler deşifre olduklarını anlayıp, saat 03:00'te yapmayı düşündükleri darbe girişimini öne çektiler.
Akıl almayan konu ise; bu yaşananlardan Hükümetten hiç bir Bakanın, Başbakanın hatta Cumhurbaşkanının bilgisi olmaması. Başbakan dahil Bakanları anladım da savaş anında Başkomutan rütbesindeki Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın bilgilendirilmemesi anlaşılır gibi değil.
Genel Kurmaydaki toplantıya katılan Genelkurmay İkinci Başkanı Yaşar Güler ve Kara Kuvvetleri Komutanı Salih Zeki Çolak'ın Cumhurbaşkanına bilgi vermemesini anlarım da MİT Müsteşarı Hakan Fidan'ın sessizliğini anlayamam. Savaş kapıya dayanmış ve Fidan bu tehlikeyi bildirmiyor, tehlikenin boyutunu anlatmıyor.
Daha da ileriye gideceğim!
Ailesiyle birlikte Marmaris'te tatilde olan Cumhurbaşkanı Erdoğan ve aile fertlerinin hayati tehlikesi olduğu halde uyarmıyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, 15 dakika ile ölümden döndüğünü belirtti. "Otelden 15 dakika geç ayrılsaydım ölebilirdim" dedi.
Bunun sorumlusu kim?
Cumhurbaşkanı yaptığı açıklamada, "Önce beni eniştem haberdar etti. İlk önce ciddiye almadım ama sonra istihbarat ve çeşitli kanallardan teyit edilince gerekli adımları attık. Ne yazık ki istihbarat zaafiyeti olduğu doğrudur" demişti.
Eniştesinin saatler sonra bilgilendirmesi üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan, istihbarat başta olmak üzere çeşitli kanalları arayıp, eniştesinin söylediklerini teyit ettiriyor.
Enişte olmasa şuanda Cumhurbaşkanı Erdoğan belki de aramızda olmayacaktı.
Belki de ailesi zarar görecekti.
Darbecilerin ellerinde rehin tutulabilecekti.
Böylece komutanlara ulaşılıp, darbecilere direnilmeden ülkenin yönetiminin teslim edilmesi sağlanabilecekti.
Durum bu derece önemli!
Hakan Fidan'ın ihmali ortada!
Buna rağmen Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, MİT'e ve Fidan'a karşı hoş görülü tutumu da ortada!
Buna neden şaşırıyor ve anlam veremiyorum!
Çünkü prompter arızası olayı aklıma geliyor.
Şöyle ki;
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Cuma namazını Eyüp Sultan'da kıldıktan sonra Eyüp'teki toplu açılış törenine katıldı. Erdoğan, burada konuşma yaparken ilginç anlar da yaşandı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasını sürdürürken prompterın azizliğine uğradı. Erdoğan konuşmasını bölerek, "Ya bırak çalışmıyor prompter" diyerek, görevlilere çok kızdı ve tepki gösterdi.
Erdoğan; buna benzer ipe sapa gelmez bir çok konuya kızdı ve sinirlendi.
Ama kendisinin ve ailesinin hayatına mâl olabilecek bir hataya kızmadı, sinirlenmedi!
Neden acaba?
Nedenler arasındaki en büyük etken, MİT Müsteşarlığı için Hakan Fidan'ın yanlış bir seçim olması olabilir mi?
Ve bu yanlışa kendisinin imza atmış olması!
Muhalefete rağmen Fidan'ı ısrarla bu görevde tutması!
MİT Müsteşarlığı görevini kafasında bitirmiş Fidan'ı milletvekili olmak için izin istediğinde onay vermemesi!
Peki ya! az daha Türkiye Cumhuriyetinin sonunu getirebilecek bir yanlış karar!
Yine bu yanlış seçim nedeniyle 247 şehit vermemiz!
Hakan Fidan tercihinin bedeli olarak darbeciler tarafından asker, polis vatandaş toplam 550 kişinin yaralanması!
Hangi birini sayayım?
Girmek istemiyordum amaaaaaa...
Bir de Fidan'ın kardeşinin durumu var!
Bu iddia doğruysa, ölmüşüz ağlayanamız yok demektir.
Şöyle ki;
Fidan’ın Mustafa Fidan adında bir kardeşi var ve Amerika’da ikamet ediyor. Hem de Pensilvanya’da bir çiftlikte.
Ali babanın çiftliği değil bu!
Fethullah Gülen'in çiftliği!
MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ın kardeşi Mustafa'nın, halen Fethullah Gülen’in danışmanı olarak hizmetinde olduğu iddiası var.
Oda TV'nin 24 saat önceki bu iddiasına Hakan Fidan’ın açıklama yapması isteniyor ama hâlâ bir cevap gelmedi.
Doğudur, yalandır veya kısmen böyle bir şey vardır, diyen yok.
MİT'e ve Fidan'a gösterilen hoşgörü FETÖ'den kaynaklanıyor olabilir mi?
OHAL'de böyle bir şey varsa ne olacak?
AKP Genel Başkan Yardımcısı ve Milletvekili Şaban Dişli’nin darbeci ağabeyi Tümgeneral Mehmet Dişli olayında olduğu gibi bu da sineye mi çekilecek?
Ne Dişli olayı ne de Fidan olayı; kol kırılır, yen içinde kalır denilecek olaylar değildir. AKP'nin hatta Hükümetin üstünde Devlet meselesidir. Ülke güvenliğini tehdit etmiş ve hâlâ daha tehdit edebilecek unsurlardır. Şakaya gelmez.
Görevden alınan Sinop Valisi Özata Çetinkaya olayında Hükümet yerden göğe kadar haklıdır. Çetinkaya'nın eşi olan Garnizon Komutan Yardımcısı Albay Temel Çetinkaya, darbe girişimiyle ilgili gözaltına alındı. Bu durumda yapılması gereken yapılmıştır.
OHAL'de; Fidan ve Dişli olayında neden Devletin güvenliği ve gizliliği riske ediliyor?

Önceki ve Sonraki Yazılar