SUDA YÜZEN ÇİÇEKLER

SUDA YÜZEN ÇİÇEKLER. RUMUZ: DİKBURUN

whatsapp-gorsel-2025-03-07-saat-08-51-26-622f2c8e.jpg

Çörtük Mustafa, beş yaşında anasını, dokuz yaşında da babasını kaybetmişti. Üç kardeşin en küçüğüydü. Çobanlık yaparak büyümüş, askerlikten sonra da obasına dönmüştü.
Uzun yıllar kürk hayvanı avcılığı yapmış, ardından da, develerle,dar sokaklarına at arabalarının giremediği Rum köylerine tahıl taşımıştı. Kazandığı para ile yirmi koyun satın almış, zaman içinde çoğaltmıştı. Sonunda yüz beş koyunu olmuştu.
Obasından Fatma ile evlendirilmişti.Bugün sekiz çocuğu ile on kişilik bir ailesi vardı. Karısına ve çocuklarına bağlıydı.
Koyunculuğu uzun yıllardır yapıyordu. Sekiz çocuğundan iki kızı, en büyükleriydi. Erkekler küçüktü. Bu nedenle yardımlarını göremiyordu. Koyunlar, mayıs ayından başlayarak, kasım ayına kadar gündüzleri uyur, geceleri otlardı. Koyunları otlatan çoban da koyunlara uymak, bu altı ay boyunca gündüzleri uyumak, geceleri, koyunlarla birlikte geçirmek zorundaydı.
Çörtük Mustafa'nın üzerinde yılların yorgunluğu vardı. Bir de yılın altı ayında geceleri evinde bulunamıyordu. Çocukları da babalarını akşam evde görmek istiyorlardı.
Çörtük Mustafa, bu düşüncelerle koyunlarını satmak, eline geçen parayla toprak satın almak istiyordu. Köylüsü Akıllı'nın Mehmet de koyunculuk yapmak istiyordu. Görüşmeler sonucunda varılan anlaşmaya göre; Çörtük Mustafa, yüz beş koyununu Akıllı'nın Mehmet'e verecek; Akıllı'nın Mehmet de yirmi beş dönüm toprağını Çörtük Mustafa'ya devredecekti.
Akıllı'nın Mehmet, Söke Tapu Müdürlüğünde yirmi beş dönüm toprağını Çörtük Mustafa'ya devretti. Çörtük Mustafa da, yüz beş koyununu, köyün altındaki merada, Akıllı'nın Mehmet'e sayarak teslim etti. Her ikisi de birbirlerine, "Hayrını gör" dileklerinde bulundu.
Bu alış verişi duyan Omar'ın karısı Zühre, akşam vakti, Çörtük Mustafa'nın evine geldi. Zühre Kadın, Çörtük Mustafa'yı severdi. Uzun yıllar birlikte yanyana koyunculuk yapmışlar, zaman zaman koyunlarını birbirlerine emanet etmişlerdi.
Çörtük Mustafa, "Hoşça geldin, Zühre Abla" dedi."
"Hoş bulduk!" dedi, Zühre Kadın asık bir yüzle. Çit evin önündeki hasırın üzerine oturdu. Çörtük Mustafa da yanına.
"Duyduğuma göre koyunlarını satmışsın?!"
"Sattım!" dedi Çörtük Mustafa
"Bundan sonra ne yapacaksın?!"
"Çiftçilik yapacağım."
"Tarlanın geliri senin geçinmene yetmez! Sekiz çocuğun var!"
"Diğer zamanlarda da gündeliğe gideceğim" dedi Çörtük Mustafa.
"Gündelik götü delik!" dedi Zühre Kadın.
"Böyle karar verdim" dedi Çörtük Mustafa.
"Hayırlı olsun!" diyerek ayağa kalktı Zühre Kadın. Evine gitmek üzere yürüdü.




Çörtük Mustafa, bir karar vermişti. Geriye dönüş yoktu. Zühre kadının söylediklerinden etkilenmişti. Tarlanın geliri, ne kadar olacaktı? Ailesini geçindirebilecek miydi? Bilmiyordu. Bir belirsizlik vardı. Önünü göremiyordu. Endişe duyuyordu. Hiç olmadığı kadar düşünceliydi. Kararını vermeden önce, karısı Fatma'ya danışmıştı. "Hepsini satmayalım, biraz bırakalım" demişti karısı Fatma. Ama, koyunların tümünü satmadan tarlayı alamıyordu.
O akşam evde hüzünlü bir hava vardı. Artık koyunlar yoktu. Süt, yoğurt, peynir, et, yün de olmayacaktı. Karısı Fatma, sofrayı kurdu. Yemeği sessizce yediler.
Köyde, iki tane İngiliz malı Ferguson traktör vardı. Bu traktörler, benzinle ateşlenir, gazla çalışırdı. Güçleri zayıftı. Sık sık arıza yapıyordu. Yine de toprağı sürüp, ekebiliyordu.Bu iki traktör, köyün topraklarına göre çok azdı.

Çörtük Mustafa, bu traktörlerden birinin sahibi olan Kör Hasan'la anlaşarak, tarlasına pamuk ektirdi. Karısı ve kızlarıyla birlikte çapaladı, gübreledi. Pamuklar büyüdü, çiçeklendi. Sulama zamanı geldi. Belli aralıklarla üç kez sulanmalıydı.
Bu amaçla, Kör Hasan'a gitti. Kör Hasan, biraz ilerideki tarladaki pamukları, traktörüyle kanaldan çektiği suyla suluyordu.
"Hasan!" benim pamukları da sulayalım!" dedi Çörtük Mustafa.
"Ancak bir hafta sonra sulayabilirim!"
"Çok geç olur, çiçekler dökülüyor!" dedi Çörtük Mustafa.
"Sırada on kişi var!"
"Bir imkanı yok mu?!" dedi Çörtük Mustafa.
"Bir şişe rakı, yanında da bir kutu konserve balık alırsan, üç gün sonra ancak sulayabilirim"
"Olur!" dedi Çörtük Mustafa.
Akşam, köyün bakkalı Mahmut Turan'a gitti.
"Bir şişe rakı ile bir kutu balık konservesi alacağım"
"Sen hiç böyle şeyler almazdın"
"Lâzım oldu" dedi Çörtük Mustafa.
Bakkal Mahmut Turan, rakı ile balık konservesini masanın üzerine koydu.
"Gazete kâğıdına iyice sar." dedi, Çörtük Mustafa. Parasını ödeyip çıktı bakkaldan.
Ertesi gün erkenden, aldıklarını Kör Hasan'a ulaştırdı.
Kör Hasan, dediği gibi üç gün sonra, Çörtük Mustafa'nın tarlasına suyu vermeye başladı. Çörtük Mustafa, dokuz yaşındaki oğlu Ali'yle birlikte tarlasına gelmişti. Pamukların çiçekleri dökülmüştü. Çiçekler, suyun üzerinde yüzüyordu. Su, çiçeklerden görülmüyordu.
Çörtük Mustafa, elini kepçe gibi yaparak, bir avuç su aldı. Eline gelen sadece pamuk çiçekleriydi. Bu, tarladan pamuk ürünü alamayacak demekti. Tüm emekleri boşa gitmişti.
Çörtük Mustafa'nın göz yaşları, kuru ve zayıf yanaklarını ıslattı.
Oğlu Ali, "Neden ağlıyorsun baba?!" dedi.
"Ağlamıyorum oğlum!" dedi, göz yaşlarını gizleyerek.
Babasının ağladığını gören Ali, çok üzüldü. Babasının ağladığını ilk kez görüyordu.
Sezon sonunda, Çörtük Mustafa, karısı ve yetişkin çocuklarıyla birlikte tarlasındaki pamukları topladı. Tüccara sattı.
Oğlu Ali'ye, yaptığı masrafları tek tek yazdırdı. Sonra da toplamasını istedi. Yapılan masrafla, alınan para hemen hemen eşitti. Kazanç yoktu.
Çörtük Mustafa, Çiftçilik yaparak para kazanamayacağını anlamıştı. Tarlasını beş yıllığına Ķör Hasan'a icara verdi. İcardan aldığı para azdı ama eline toplu bir para geçmişti.
Çörtük Mustafa, ailesinin geçimini sağlamak için, su kanalı kazan grupla çalışmaya başladı. Beş lira yövmiye alacaktı. İlk günlerde çok zorlandı. Çok terliyor, çok su kaybediyordu. Kanaldan çıkan toprağı atarken bayıldı. Arkadaşları yardımcı oldular. Nasıl çalışacağını gösterdiler, bol su içmesi gerektiğini anlattılar.
Çörtük Mustafa, hiç durmadan başkalarının işlerinde yövmiyeyle çalışıyordu. Bir gün Hüseyin Çavuş, uzaktan el ederek," Mustafa, gel bahçedeki taşları atalım" demişti. Uzaktan el hareketi ile çağrılması, Çörtük Mustafa'ya dokunmuştu. "Kölesi gibi çağırıyor" dedi kendi kendine.
Durmadan çalışsa da ailesinin ihtiyaçlarını karşılayamıyordu. Durumu iyi aileler, çocuklarının eskilerini vermeye başlamışlardı. Bu durum, Çörtük Mustafa'nın ağrına gidiyordu. Kabul etmekten başka çaresi de yoktu. Ailece, çok zor günler geçiriyorlardı. Hiçbir zaman, çocuklarının yanında, yoruldum demedi, sıkıntıdan söz etmedi, dert yanmadı.
Çörtük Mustafa, akşamları, salt çocuklarını güldürmek için, sivil ve askerlik yaşamından hikâyeleri, biraz da hayalleriyle süsleyerek, kendine özgü bir anlatımla anlatıyordu. Kendini dinletmek gibi bir amacı yoktu. Sanki kendine anlatıyordu. Anlatırken kimsenin yüzüne bakmaz, arada bir heyecan durakları yaratır, sonra konuşmasını sürdürürdü. Onu dinlememek imkansızdı.
Çocukları gülüyorlardı. Gizli de olsa, karısı Fatma da...
Çörtük Mustafa, bu işleri yaparak ailesinin geçimini sağlayamayacağını anlamıştı. Hemen, bir arkadaşından beş baş şişek aldı. Her yıl, beşer baş almaya devam etti. Çocukları,evin etrafında otlatıyorlardı. Şişekler yavruladı. Beş yıl sonra altmış başlık sürüsü oldu.Artık yövmiyeye gitmiyor; koyunlarıyla,kuzularıyla ilgileniyordu.
Bir gün akşam yemeğinden sonra, çocuklarına şöyle dedi.
" Gücünüzün yetmeyeceği işlerin altına girmeyin. Vereceğiniz karar konusunda bilgisi, deneyimi olan güvendiğiniz kişilere mutlaka danışın. Acele karar vermeyin. Üzerinden bir gece geçmesine izin verin.."
"Unutmayın! Bedelini ödemediğinniz bilgi sizin değildir." 24.03.2024 SÖKE

Önceki ve Sonraki Yazılar