MEHMET ALİ OKLAY

MEHMET ALİ OKLAY

" YURTTA SULH, CİHANDA SULH "

En son söyleyeceğimi en başta söyleyeyim. Ben Atatürk'ün gerçekten böyle düşündüğüne inanmıyorum.
Bu durum olsa olsa Atatürk'ün milletini iyi tanıması sebebiyle, yılların savaş yorgunu  milletinin son hamleyle yazdığı tarih olan Kurtuluş Savaşı sonrası milletin yılgınlığına atıf yapması, bu realiteyi görmesidir.
Örnekleyecek olursak; Uzun harp yılları milleti tüketmişti ki o millet daha millet olduğunun farkında bile değildi, hala kendini tebaa olarak görüyordu. Atatürk Samsun'dan Havza'ya giderken çift süren bir köylü ile arasında şu konuşma geçer.
- Hemşeri, düşman vatanı istila ediyor, sen rahat rahat toprağı sürüyorsun?
- Paşa, Paşa! Sen ne diyorsun? Biz üç kardaştık. İki de oğul vardı. Yemen'de, Kafkas'ta, Çanakkale'de hepsi elden gitti. Bir ben kaldım. Ben de yarım adamım. Evde sekiz öksüz ve yetim, üç dul kadın var. Hepsi de benim sabanın (pulluk) ucuna bakarlar. Şimdi benim vatanım da yurdum da aha şu tarlanın ucu! Düşman oraya gelinceye kadar benden hayır bekleme. (Doğan Avcıoğlu "Milli Kurtuluş Tarihi, s. 909)
Onun için diyorum, milletini iyi tanıyan, Anadolu'daki fakirliği bizzat gezerek gören, o ruh halini çok iyi analiz eden Atatürk "yurtta sulh cihanda sulh" demeyecekti de ne diyecekti?
Oysa aynı Atatürk şunları da söylemişti:
"Allah nasip eder, ömrüm vefa ederse Musul, Kerkük ve Adaları geri alacağım. Selanik de dahil Batı Trakya'yı Türkiye hudutları içine katacağım." (Lozan Antlaşması'ndan 9 yıl sonra 1932 yılında Atatürk'le General Mac. Arthur görüşmesi esnasında Atatürk tarafından söylenmiştir.)
Buna karşılık Lord Curzon: " Türkler Avrupa'dan atılmalıdır. Amerikalı senatör Lodge'nin dediği gibi İstanbul Türklerden tamamen alınmalı, bir veba tohumu olan, harplerin yaratıcısı, komşuları için bir küfür olan Türkler Avrupa'dan silinmelidir!
İngiltere Başbakanı Lioyd George daha da ileri giderek Türkler'in Anadolu'dan da kovulup, Asya steplerine sürülmelerini istiyordu.
Amerikalı misyonerler Anadolu'da cirit atıyordu. Protestan mezhebine kazandırdıkları Ermeniler'e  "bir Türk'ü öldüren cennete gider" anlayışını telkin ediyorlardı. Amerikan Kiliseler Birliği, Kongre'den Türkiye'nin işgal edilmesini istiyordu.
Hem ABD, hem Rusya'nın doğuda, hatta iki deniz arasında Karadeniz'den Akdeniz'e (Trabzon-Hatay arası bölge) uzanan bir Ermeni devleti sözleri vardı. Bu gün hala bu hayal ve söz bu ülkenin doğu haritalarında görülür.
Fransız ve İngilizler'in Ruslar'la yaptığı gizli (1916) Sykes-Picot Antlaşması (sonradan Ruslar'ın ifşa etmesiyle açığa çıkmıştır) ile hercümerç olan Ortadoğu.
Şimdi soruyorum. Bizi Orta Asya'ya sürebildiler mi? HAYIR! Doğu'da Ermenistan kurabildiler mi? HAYIR!
Cetvelle çizdikleri Ortadoğu başlarına hala bela mı? EVET!
O zaman "Yurtta sulh cihanda sulh" o günkü şartlarda söylenmiş, bence Atatürk'ün bile inanmadığı, buna inanmadığını da söylediği ve anlattığı bir çok anektotta gizli olan, bu günkü reel koşulların bu sözü hükümsüz kıldığı gerçeğidir.
Tamam kimse savaşalım demiyor, dememeli. Ama her an savaşa hazır bulunmak sulh isteyenlerin en önemli gücüdür! Batılılardan öğrenilecek sulh, kurbağanın ılık suda haşlanmasını beklemek gibi ahmakçadır…
NOT: PKK'NIN batılı dostlarımızca ve doğulu dostlarımızca desteklenmesi. Demirtaş'ın ABD, Avrupa ve son olarak Rusya seyahatleri. Kürtler ile Ermeniler'in barıştırılma seansları. Güneydoğu'da bir Kürt devleti. HDP'nin vekillerinin kaçının gerçekten Kürt soylu olduğu. Tarihteki; İran'da kurulan (kurdurulan) Mahabad Kürt Cumhuriyeti'nin kimlerce kurulduğu ve o güçlerin bu devleti nasıl yıktığı hepsi bir paket program dahilinde düşünülmelidir. Yap-boz oyunu gibi, bir parçanın bile atlanması, sonucun-oyunun tamamlanmama sebebidir. Aslında herşey aşikar, görmek isteyene tabi…
Son söz; Duymak istemeyenin sağırlığı tedavi edilemez.    
Cemil   MERİÇ

Önceki ve Sonraki Yazılar