E. TURGUT TEKİN

E. TURGUT TEKİN

Zor yıllar

 

Türkiye’nin genelini bilmem ama, bizim yaşadığımız Söke, tarihinin en zor yıllarını yaşıyor. Tarım, ticaret, sanayi öldü ölecek!...

İyi de bunun sorumluları yok mu? Her şeyin başı kuraklık mı? Bazen düşünüyorum da; kuraklığa çare aramadan, önlem almadan yana ne yaptık? Yıllara rağmen, yazları genelde kurak geçen “Büyük Menderes Havzası”nda boşa akıp giden suları kontrol altına almak için neler yaptık? Kışın yağan yağmur sularının ne kadarını yazın kullanmak üzere depoladık? Bu soruyu hiç kendi kendimize sorupta düşünebildik mi?

Peki burada suçlu kuraklık mı? Yoksa bizim ihmal veya vurdumduymazlığımız mı? Bazen gazetelerde okuyoruz: “Suyun hesabını kim verecek?” Baylar hangi suyun? Bu dünya kurulalıdan beri böyledir. Önce suyu, suyun başında olan kullanıyor. Daha sonra artanını daha sonra da olanlar, yani suyu suyun ulaştığı yerler kullanıyor.

Bu olayı değiştirmek çok güçtür. Önlemekte çok zordur. Öyle ise her bölge su kaynaklarını daha verimli hale getirmek için çaba harcayıp emek verecek.

Rahmetli Atatürk, Aydın’ı ziyaretinde, bu su konusunu şöyle dile getirmiştir:

“Münbit Aydın Ovaları’nın sulanması, kışın azgın akan derelerin ıslah edilmesi, Büyük Menderes Irmağı üzerine barajlar yapılması şarttır. Aydınlı politikacıların bu yönde hizmetlerini ve mesailerini bekliyoruz” Elbette, Atatürk bunları söylemekle kalmadı. O dönemin ilbaylarına, vekillerine, bakanlarına daha başka önerilerde de bulundu. 27 Mayıs’tan sonra, rahmetli Menderes’i “Kemer Barajı’nı niçin yaptı?” diye sorgulayan veya suçlayan kafalara bugün bunu sormak gerekmez mi? Bir ülkenin kalkınmasında en önemli etkenlerden biri sudur. Boşuna ”su hayattır” denmemiştir. Enerji ve tarımın temel kaynağı sudur ve susuz hayat düşünülemez!..

Bu noktada durup düşünmeliyiz. Sulamada neler yaptık? Kocaman bir hiç!.. İyi de neler yapabilirdik? Bunu hiç elele kafa kafaya veripte düşündük mü? Hiç değilse şunları yapabilirdik:

1- Araziyi biner dönümlük guruplara ayırır, birer derin kuyu sondajı ile bu toprakları sulardır. Diyeceksiniz ki, “zaten öyle kuyularımız var ve de suluyoruz” Doğrudur, imkanı olanların var, olmayanların yoktur. Hem 10 dönüme, 50 dönüme böyle derin kuyular açılmaz ki. Ancak toplulaştırılmış gurup arazileri için açılır.

2- Suyun %25’i sulanacak araziye ulaşana kadar kayıba uğruyor. Bunu azaltacak önlemler aldık mı? Oysa bunu da yine toprak sahipleri olarak, böyle gruplama yöntemleriyle kanalet veya toprak altı boru sistemleri ile önleyebilirdik. Bugün İsrail’de ve benzeri ülkelerde bu yöntemler uygulanıyor.

3- Yağmurlama ve damlama sistemlerine geçilip, bu yönde ortak plan ve projeler geliştirilip, yine ortak çalışmalar yapılabilir.

4- Yöresel su kaynakları değerlendirilerek, arazi sulamalarında kullanılabilir. Kent arıtma tesislerinden elde edilen temiz sular, gübreli çökeltilerde tuzlu ve çorak arazilerin kullanımında yararlı olur.

Biz, Ziraat Odaları’ndan, Ege Çiftçiler Derneği’nden ve İlçe Tarım Müdürlükleri’nden, DSİ’den böyle örnek projeler üretmelerini, uygulamalarını bekliyoruz. Dünyada zaman zaman kuraklık oldu ve bundan sonra da olacaktır. Çok laf ediyor ama ortaya örnek projeler koyamıyoruz. Bunları önce hali vakti yerinde olanlar başlatıp, diğerlerine de örnek olacak. Bunları yapmazsak, yarınlarda daha zor yıllar bizi bekliyor. Bizden yazması. Boş ve çok laf yerine, örnek ve gerçekçi projeler bekliyoruz. Zor yılları ancak bu yolla yeneriz.

Önceki ve Sonraki Yazılar