BURSA NUTKU, KIŞLALI ve GEMİ AZIYA ALAN KEMALİSTLER…

Önce aşağıdaki satırları dikkatle okuyoruz…

“Türk Genci, devrimlerin ve cumhuriyetin sahibi ve bekçisidir.

Bunların gereğine, doğruluğuna herkesten çok inanmıştır.

Yönetim biçimini ve devrimleri benimsemiştir. Bunları güçsüz düşürecek en küçük ya da en büyük bir kıpırtı ve bir davranış duydu mu, “Bu ülkenin polisi vardır, jandarması vardır, ordusu vardır, adalet örgütü vardır” demeyecektir. Elle, taşla, sopa ve silahla; nesi varsa onunla kendi yapıtını koruyacaktır.

Polis gelecek, asıl suçluları bırakıp, suçlu diye onu yakalayacaktır. Genç, “Polis henüz devrim ve cumhuriyetin polisi değildir” diye düşünecek; ama hiçbir zaman yalvarmayacaktır.

Mahkeme onu yargılayacaktır. Yine düşünecek, “demek adalet örgütünü de düzeltmek, yönetim biçimine göre düzenlemek gerek.”

Onu hapse atacaklar. Yasal yollarla karşı çıkışlarda bulunmakla birlikte bana, başbakana ve meclise telgraflar yağdırıp, haklı ve suçsuz olduğu için salıverilmesine çalışılmasını, kayrılmasını istemeyecek. Diyecek ki, “Ben inanç ve kanaatimin gereğini yaptım. Araya girişimde ve eylemimde haklıyım. Eğer buraya haksız olarak gelmişsem, bu haksızlığı ortaya koyan neden ve etkenleri düzeltmek de benim görevimdir.”

İşte benim anladığım Türk Genci ve Türk Gençliği!..”

Tarih 5 Şubat 1933…

Peki, niçin ediliyor bu sözler?

Şubat 1933’te Bursa’da Ulu Cami’den çıkan bir grup insan ezanın Türkçe okunmasına tepki gösteriyor ve tekrar Arapça’ya dönülmesi için valiliğe doğru yürüyüşe geçiyor… Ancak olaylar büyümeden bastırılıyor.

Bir yurt gezi sırasında bu olayı haber alan Atatürk, 5 Şubat 1933’te derhal Bursa’ya geliyor ve o günün akşamı Çekirge yolundaki bir köşkte “Bursa Nutku” diye bilinen yukarıdaki konuşmasını yapıyor.

Aradan yıllar geçiyor… O yıllar ülkede birçok şeyi değiştiriyor. Memleketin başına bu nitelikteki bir nutku [asla] söyleyemeyecek siyasiler geçiyor.

Derken, günler günleri kovalıyor ve Atatürk’ün Bursa Nutku hakkında adli soruşturma başlatılıyor.

İddia, bu sözlerin Mustafa Kemal Atatürk’e ait olmadığı yönündedir.

Açılan dava Kayseri 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülüyor.

Mahkeme heyeti bilirkişi incelemesine başvuruyor. Bilirkişiler, dönemin Türk Tarih Kurumu Başkanı Enver Ziya Karal  ve öğretim Üyesi Sami N. Özerdim’dir.

Mahkeme, bilirkişilerin sundukları bilgi ve belgeler ışığında kararını veriyor: Bursa Nutku Mustafa Kemal Atatürk’e aittir…

Bu yazının son paragrafını Prof. Dr. Taner Kışlalı’nın “Kemalizm, Laiklik ve Demokrasi” adlı kitabından yapacağımız bir alıntıya ayırıyoruz:

Şöyle yazıyor Sayın Kışlalı:

"Tarihte bu sözleri söyleyebilen bir başka devrimci çıkmış mıdır? Başında bulunduğu devletin bile 'zaaf' içinde olabileceğini düşünen, geleceğin siyasal iktidarlarından kuşkulanabilen, ama gençliğe böylesine 'sınırsız' bir güven besleyen, böylesine 'çek' veren, gençliği böylesine 'son çare' olarak gören bir devrimci yoktur! Ve Atatürk, hem gelecek iktidarlar hem de gençlik konusunda yanılmamıştır."

Prof. Dr. Taner Kışlalı’yı katledenlerle 1933 yılında Bursa Ulu Cami’den çıkanlar arasında büyük bir benzerlik vardır.

Kışlalı, 13 Mayıs 1999 yılında Akit Gazetesi’nde yayınlanan bir manşet-haber sonrasında katledilmiştir. Söz konusu manşet aynen şöyledir:

ZORBA KEMALİST GEMİ AZIYA ALDI: Halkı köpeğe benzetti…

Haber, Ahmet Taner Kışlalı’nın fotoğrafı üzerine çarpı işareti konarak yayınlanıyor…

Sonra da, doğal olarak, olanlar oluyor!

Ve ülke adım adım, basamak basamak bu hale geliyor, getiriliyor…

Var mı üzerine söylenecek bir söz?..

Önceki ve Sonraki Yazılar