ERGENEKON DEDİKLERİ

 

 

Bir ülkenin geleceği ile, o ülkenin insanı, yani bu ülke benimdir diyenler tarafından yıkılamaz.

Birtakım şer güçlerinin hazırlamış olduğu plânlar doğrultusunda gerçek vatanseverler, gerçek Türk Milliyetçileri vatanlarına ihanet edemezler.

Bugüne kadar Susurluk denilen bir olgu yaratıldı ve sonucuna asla gidilemedi.

Başlangıcı olmayan olayların sonucuna da gidilemeyeceği bilindiği halde, bazı şer güçler olanca hızları ile sonuca varmaya çalıştılar ama varmakta istemediler. Milleti oyaladılar.

Ama bilmiyorlardı ki, başlangıcı olmayanın sonucu da olamayacaktı.

İbrahim Şahin ismi, Susurluk olayları ile memleket gündemine oturdu.

Yapılan bir sürü yargılamaların sonucunda İbrahim Şahin’in serbest kalmasına karar verildi.

Kimdi bu İbrahim Şahin?

Babası fakir bir aile çocuğu; Babasının, çalıştığı makarna fabrikasından aldığı işçi ücreti ile geçinen bir ailenin evladı.

İbrahim Şahin, ta okul yıllarından gözü kara, kabadayılıklardan korkmayan, yüreği taş gibi, kendinden küçükleri koruması altına almış, kendini fedai durumuna sokan saf ve temiz bir Anadolu çocuğu. Güçlü ve kuvvetli olduğu kadar saf olduğu için de ona “HAMAL” deniliyordu.

Yetişkin çağına geldiğinde hasbel kader vatan hizmetine polis olarak katılmış. Yiğit olduğu kadarı ile kullanılmaya uygun saf ve temiz  yürekli.

Saf Anadolu evladı olarak yetiştiği için de kendini vatanına adamaktan çekinmeyen ülkücü bir delikanlı.

Yetiştiği yıllarda Türkiye’nin parçalanacağını tahmin edenlerin aşıladığı fikirle doğrultusunda  vatan hainlerine karşı savaş açacak kadar da kahraman bir polis.

O zamanki devlet  büyüklerinin gözüne girmiş ve meslek kariyerinde art arda yükselmeler yaparak;  Genelkurmay'da kurs görmüş, Almanya'da kurs görmüş, ABD'de kurs görmüş, Özel Harekat Başkanı olmuş, Özel Tim Okulu kurmuş bir kişi. Hayatını PKK'yla mücadele içinde geçirerek tehlikeye atmış, bazıların çocukları gibi askerlikten bile kaçmamış, vatan müdafaası için and içmiş Anadolu yiğidi.

Ama gel görelim ki, ağabeyleri bu delikanlıyı alıp eğiterek; “Sen vatanı müdafaa edeceksin” deyip Anadolu’ya salıveriyorlar.

Terör belası PKK sempatizanlarını ve PKK kaynakların kurutmak içi var gücü ile Anadolu içinde çalışıyor. Kendine vatanı misyon edip gidiyor o şer otellerini dağıtıyor, olaylar çıkartıyor, kapattırıyor. Bunu vatan ve görev aşkı uğruna yapıyor. Perde arkasında bulunan gizli güçler O’nu piyon gibi kullanarak emellerine şimdi olduğu gibi biraz daha yaklaşıyorlar.

Ama, kaderin oyunudur ki, 20 yıldır yargılanıyor, yine o gizli güçler O’nu ruh gibi takip ediliyor. Adım adım takip ediliyor. İşin en garip tarafı ki, Ergenekon soruşturması ayyuka çıktığı aşamalarda dahi, elindeki gizli belgeleri yok etme veya yakma gayretinde bile olmuyor. Yine ne gariptir ki, Ergenekon dalgalarına rastlayarak sakladığı denilen bütün belgeler ve krokiler ele geçiriliyor. Öyle bir İbrahim Şahin ki, 24 saat dinlendiğini bile bile kendini ele verebiliyor?. Savunma ise çok garip. Krokiyi evinde unutmuş!

O ki, Türkiye’yi parçalayanları tek tek Mit’e haber vermiş, önlem alınması için raporlar hazırlamış bir kişi. 

Sonuç ne oldu?

Ankara, Sivas, Hatay kazılmaya başlandı.”

İsmi ortaokulda iken, arkadaşlarına çekinmeden her türlü yardımı sağladığı için “Hamal” lakabını kazanan İbrahim Şahin’in evinde ele geçirdik denilen  belgeler ışığında yapılan kazılarda  sakladığı silahlara, katlettiği  insanların kemiklerine rastlayalım ne mümkün.

İnsanın aklına şeytan dürtmeleri geliyor vesselam.

İster misin aranan silahlar başka yerlerde olsun. Mesela, Atatürk Evi'ni kazalım, Alpaslan Türkeş'in mezarını kazalım,Turgut Özal’ın kabrini açalım derken, oralarda, Fethullah Hoca’nın peygamberlik andının vesikasını bulalım. Mesela, AK partinin bahçesinde Necmettin Hoca’nın altınlarını, Büyük Ortadoğu Projesinin plânını bulalım. Ya da Karun’un hazinesini Ankara kalesinin altında bulalım.

Komik değil mi?

İşin şakası bir yana, tutuklananlara bakıyoruz, devletimizi kanıyla, canıyla müdafaa etmeye hazır ve nazır olan insanlar. Hepside vatan haini neredeyse.

Paşalar, tüm Generaller, Albaylar, Emniyet Mensupları,Yazarlar; Solcular; Sağcılar.

Bir vatandaş olarak düşünüyorum da, bu memleket sevenler kim?

Hadi yukarıda saydıklarımızın hepsi vatan hainleri. Geriye kimler kalıyor vatan sever olarak?

Vatan severler kim?

Allah aşkına vatan severleri bir bilen açıklarsa, biz de kimin peşinden gideceğimizi anlayacağız.

Şimdi tarih Başbakan Erdoğan’a büyük bir yük yüklemiştir.

Başbakan Erdoğan ya bu yükün altından kahraman bir komutan edası ile kalkıp yola devam edecek, ya da bu yükün altında kalıp ezilecek ve yok olacaktır.

Bu yük çok ağır bir yüktür.

Bugüne kadar, hiçbir iktidarının yüklenemediği bir yüktür.

Devlet, dolayısı ile hükümet bu baş belası dediği  çeteleşmenin faturasını bir an önce kesmesi gerekiyor.

Bu da tabi ki bağımsız yargı organlarının soruşturması sonucunda olacaktır.

Başbakan’la, Genelkurmay başkanımızın görüşmesinin ardından 33 kişini göz altına alınması hükümetin asker ile birlikte olduğunu vurgulamaktadır.

Eğer bu çalkantıda hükümetin gemisini hasarsız limana yanaştıran başbakan Erdoğan olursa, tarih Erdoğan’ı büyük liderler sayfasına  koyacaktır. Yalnız karar en doğru ve en dürüst bir karar olduğu sürece.Yok tersi olursa, özür dilerim amma, sayın Erdoğan’ı tarih kara sayfalara yazacaktır. İnşallah ak sayfalarda olur. 

ÖZÜR DİLEYENLERE 

Almanya’da Adolf Hitler Büyük Almanya sevdası ve tek Alman ırkı yaratma sevdası ile Almanya’da ne kadar Yahudi varsa onları toplayıp fırınlarda yakmıştı. Çünkü Adolf Hitlerin o zaman gücü ancak Yahudilere yetiyordu. Şimdi de Yahudilerin gücü ancak Filistinlilere yetiyor. 

Aynı soy kırımı vatanımızın müdafaasında  memleketimizin içinde bulunan Ermeniler vasıtası ile Türk insanına yapıldı. Ermeniler benzer soykırımını, Birinci Dünya Savaşı'nda Türk’lere uyguladılar. Çocuk, kadın, yaşlı Türkler ahırlara doldurulup, topluca yakılıyordu. Savaş süresince yaklaşık 530 bin Türk akıl almaz vahşetle öldürüldü. Van’da, Erzurum’da, Ağrı’da,Kars’ta.

Sonucunda Ermeniler bizlere soykırımı yapıldı diye veryansın ettiler. Dünyada onları alkışladı ve halende alkışlıyor.. 

Ermenilerin Türklere yaptığı vahşet ve soykırımı bugün Filistin’de sergileniyor. Gazze’de insan kıyımı yaşanıyor. 

İsrail askerleri, Gazze'nin merkezindeki Zeytun Mahallesi'nde 110 Filistinliyi sığınmaları için bir eve doldurarak kapıları kilitlemiş, ertesi gün de evi topa tutarak evi topa tutarak 30 kişinin ölümüne yol açmışlar. Cami bombalanmış, Birleşmiş Milletlerin Yaptırdığı okul bombalanmıştır. Bu gün Gazze’de 900 Filistinli masum vatandaş İsrail tarafından bombalanarak öldürülmüştür. Her gün de kıyımlar devam ediyor, dünya sessizliğini bozmuyor.. 

Vahşet her yerde ve her satıhta aynıdır. İnsanların öldürüldüğü her yerde yapılan kıyımlar vahşettir. Dün Almanya’da, Tunus, Cezayir’de, Türkiye’de yapılan vahşet bu gün Filistin’de, Gazze’de yapılıyor. Vahşet aynı vahşet. Eğer dün Ermeniler, Birinci Dünya Savaşı sırasında, bu günkü bombalara, füzelere, hele hele İsrail’in elindeki kimyasal silahlara sahip olsalardı, bu gün Türkiye denilen bu topraklarda bir tane bile Türk bulamazdık. Ermenilerden özür dileyen sözde aydınlar, bir de bunları hayal etsinler. O aydın geçinenler, barış diye kalkmışlar Ermeni’lerden özür diliyorlar. Utanmasalar, o zamanki Osmanlı toprağı olan Filistin topraklarında, sanki Türkler Filistinlileri öldürüyormuş gibi, İsrail’in yerine özür dileyecekler. Çünkü İsrail, Filistinlileri kırarken, onları yurtlarından ederken, Filistin çocukları savaş ölümünü tatarken, Ermeni sevdalısı aydınların sesleri çıkmıyor. Seslerini çıkaranlara da Yobaz diyorlar. 

RUMELİ FİLMİNDE SAATLİ BOMBA

ATV de ilgiyle seyrettiğimiz Rumeli Filminde bir sahne vardı ki, seyredenleri hayrete düşürdü.

Daha o günlerde saatin vatan topraklarında yaygınlaşmadığı biz zamanda, Bulgar çetecilerinin  saatli bombayı bulmaları, hem de o kısıtlı imkanları ile bulmaları, pes dedirtti bizlere.

Yunanistan’la sulh anlaşması imzalayan Osmanlıya,  pusu kuran Bulgar çetelerinin otların arasına sakladığı ve saat kumandalı dinamit fitilli bombaların görüntülenmesi, filmin özüne yakışmadı. Bütün sahnelerinde  eski Rumeli’yi bizlere yaşatan filmin bu sahnesi, acaba bu  olaylar 1940’ lardan sonra mı geçti dedirticesine başkalaşım gösterdi. 

Önceki ve Sonraki Yazılar