Ey kravatlı beyler!

 

Bu vatan kimin?

 

Bu vatan toprağın kara bağrında,

 

Sıra dağlar gibi yatanlarındır.

 

Bir tarih boyunca, onun uğrunda,

 

Kendini tarihe verenlerindir.

 

Orhan Şefik Gökyay, bu şiirini yazarken, gözleri toprak altında kalan dedelerini aramıştır. İçinden öyle fırtınalar kopmuştur ki o zaman, bu güzel vatanın nasıl kazanıldığını ve nasıl bölünemeyeceğini yıllar önce açıklamıştır.

 

Ve sevgili üstadımız bakın nası bağlıyor şiirinin sonunu;

 

 

 

Gökyay'ım ne yazsan ziyade değil,

 

Bu sevgi bir kuru ifade değil,

 

Sencileyin hasmı rüyada değil,

 

Topun namlusında görenlerindir...

 

 

Ey boynu kravatlı beyler. Bu vatan sizlerin de değil mi?

 

Bu vatan için canını verenlere bir bakın. Bu vatan için ağlayanlara bir bakın. Bu vatan için elsiz, kolsuz, yarı beden olanlara bir bakın. Bu vatanın  kimin olduğunu bir görün.

 

Doğuda, güneydoğuda vatanı için canını veren aziz şehitlerimizin geçmişlerini hiç sorguladınız mı?

 

Onlar kimlerdi? Bu vatanı korumak için yalnız onların anası mı erkek evlat doğurdu.

 

Ey kravatlı beylerimiz.

 

Gerçekten hanginizin yüreği yandı bu güne kadar?

 

Hanginiz yarım kalmış evladına bakabilmek için çöpleri karıştırdı?

 

Hanginiz elinize Türk bayrağını alarak, şehitlerimizin tabutlarının peşinde “Kahrolsun PKK” diye bağırdı.

 

Hanginiz gerçekten hıçkıra, hıçkıra  şehit mezarı başında ağladınız.

 

Bu memlekette yalnızca, Çankırılı Satılmış dayı, Sökeli Süleyman emmi, Şırnaklı Apo amca, İzmirli Hüsmen ağa mı ağlayacak?

 

Ben elli beş yaşına bastım. Bu güne kadar katıldığım şehit cenazelerinde;

 

Bir profesöre, bir bakana, bir milletvekiline,  bir bürokrata, hele hele bir zengine başsağlığı dilendiğini görmedim.

 

Size diyorum ey kravatlılar. Sizlerin çocuklarınız o dağ başındaki mayına basıp da şehit düşseydi,,

 

Size diyorum Türkiye’min zenginleri. Sizin çocuğunuz Cudi Dağı’nda yaralanıp, sakat kalsaydı,

 

Size diyorum barış hamisi kesilen, ey gazeteciler. Sizin çocuğunuz Kuzey Irak’ta PKK’yı kovalarken, vücudunun yarısı oralarda kalsaydı,

 

Size diyorum ey bakanlarım, milletvekillerim. Sizin evladınızın bir gözü çıksaydı, bir bacağı kopsaydı, bir kolu olmasaydı;

 

Ciğeriniz şehit anasının ciğeri gibi yansaydı;

 

Şimdi bu olayların semeresi kalır mıydı?

 

Şimdi de size sesleniyorum ey Türk doktorları. Allah aşkına size gelen, kravatlılardan selâm getiren kimselerin çocuklarına rapor vermeyin, vermeyin.

 

Vermeyin ki, onlarında kalplerine bir hançer saplansın. Belki o zaman bu acıları bitirecek çareleri bulurlar.

 

Ne zaman televizyonlardan, bir şehidimizin haberine duysam, gözlerin hep kravatlı arıyor. Elbette görmek istemeyiz. Ne tabutlar gelsin, ne de diğer analar ağlasın. Ama nafile…

 

Yine elleri nasırlı, ayağında giyecek pabucu dahi bulunmayan babaları, ellerinin parmaklarına kan kırmızısı kına yakmı

Önceki ve Sonraki Yazılar