Güdümlü füze mi?

 

Muhalefet bağırdı, meydanları doldurdu, dolu kalabalıkları bir araya topladı ama kendi kafalarının içi daha halen boş.  

 

Ne yapılmaya çalışılıyor, hangi plânlar uygulanmaya çalışılıyor kalabalık biliyor, lakin muhalefet bilmiyor.

 

Ali Cengiz oyunlarının yanına bir Ali Cengiz oyunu. Çöz çözebilirsen.  

 

Çankaya’ya türbanlı eş istemiyoruz diye bağırmıştınız, işte size  yeni Çankaya Leydi’si. Kibar, narin, güler yüzlü ve bilgili. Suçu kapalı olmamalı.

 

Çankaya’ya milli görüşçü istemiyoruz diye bağırmıştınız, işte size milli görüşün temelinden gelen zatı muhterem.

 

Çankaya’ya Tayip Erdoğan’ın  çıkmasını istemezük diye meydanları doldurmuştunuz. İşte size kopyası dediğiniz kişi.

 

Sonra, Çankaya yalnızca sol görüşlülerin yeri mi? Çankaya’ya bir tek onların mı çıkması gerekir? Bu olmazsa olmaz niye? Demek ki olmazsa olmaz diye bir şey yokmuş. Bakın nasıl da oluyor.

 

Olmazsa olmaz’ın nasıl olamayacağını vatandaş iyi biliyor ama, muhalefettekiler daha bilemiyorlar demek ki.

 

Valla muhalefetin, hele hele CHP’nin ne yapmak istediğini anlamış değilim. Ben anlamadım. Hele DSP ve CHP’yi hiç çözemedim. Lafa gelince ikisi de Atatürk’ün partisi güya.

 

Bu iki parti kendilerini de iyi irdeleyemiyorlar herhalde. Halkın arasına karışmaktan korkmasınlar. İnsinler halkın arasına. Kahvelerin nabzını koklasınlar bir yol. Vatandaş kendilerinden ne istiyor, öğrensinler.

 

CHP, sokaktaki vatandaştan iyice kopmuşa benziyor. Sayın Baykal tebdili mekan yapıp, artık sokağa çıkmalı diye düşünüyorum. Konuştuğumuz vatandaş kendisini, huzursuzluk yaratmakla suçluyor haberi olsun. Sayın Baykal’ı nasıl buluyorsunuz? diye sorduğumuzda aldığımız cevaplar karamsar.

 

Vatandaşın büyük bir çoğunluğu “o birleşmez, diyalogdan öte kavgacı bir görüntüsü var” düşüncelerinin var olduğunu vatandaşlarla konuşarak öğrenmelidirler.

 

Şimdi ne oldu ?

 

İstemezük diye bağırmakla, meydanları doldurmakla bir şeyler mi oldu? Ne değişti.

 

Ankara, büyük bir kalabalığa ev sahipliği yaptı, o kadar. Güç imama yetti veya  yetti gibi göründü. Cemaat olarak siz, istediğiniz gibi bağırın, imam bildiğini okumuştur.

 

İki ayrılmaz  dava adamının birbirlerini kırdığını diğer görüşlerde gördük ama, millî görüşçizgisinde olanlarda asla görmedik.

 

Millî görüş çizgisinde olanlarda bir düşünce misyonu vardır. Oda “Kol kırılır, yen içinde kalır. Kolu  belki kırdınız ama, yeni içeride kalmıştır. Başbakan Erdoğan’ı Çankaya’da görmek istemediniz, alın size sayın Abdullah Gül bey’i.

 

Ne farkları var? Sayın Erdoğan uzun boylu idi, sayın Abdullah Gül biraz daha kısa. Sayın Erdoğan beyaz tenli idi, sayın Abdullah Gül esmer. Zihniyet aynı. Düşünce aynı. Parti AKP.

 

Şimdi ne değişti?

 

Zaten baştan beri koparılan istemezük bağrışmaları da yanlıştı. Muhalefet bağırdıkça Sayın     

 

Erdoğan’da, o kadar içinden sevindi. Bu bağırtılar AKP den bir şeyleri alıp götürmedi. Aksine AKP’ye bir şeyler getirdi.

 

AKP kurulduğunda hatırlıyorum. Bazı siyasi partiler baraj altı kaldığında liste tutuyorlardı. Falan Milletvekili bizde, falan sizden gibilerinden. O zaman ne olacak diye sorduğumuzda “Bekleyin görün, bizim adamlarımız geri döneceklerdir” deniliyordu. Geçen dört buçuk yılda AKP’yi iktidardan edecek hiçbir “benim adamların“ ayrılması olmadı.

 

Ama görüyoruz ki AKP siyasi hayatında yaşanmamış olaylar başka siyasi oluşumlarda sıkça yaşanıyor. Koltuğa sarılanları, koltuktan ayırması ne mümkün.

 

İşte muhalefet bunu göremiyor gibi. AKP’yi kendisi gibi sanıyor ama, aldanıyor.

 

Şimdi Abdullah Gül Cumhurbaşkanı olmasın diye çı

Önceki ve Sonraki Yazılar