Siyasi arenada yerel yönetimler

 

 

29 Mart'ta yerel yönetim seçimlerini idrak etmenin mutluluğuna erişeceğiz. Esasında bir millet için seçim yapabilmek ve yöneticilerini huzur içinde seçebilmek demokratik devlet yapısının faziletini gösterir.

Seçim devrelerinde siyasete atılan gençlerimiz çok iyi bilmeliler ki, belediye başkanlığı milletvekilliğinden çok daha zor bir görevdir.

Belediye başkanlığı görevi binlerce kanun, nizamname ve talimatnamelerin çemberi içinde çalışmak mecburiyetindedir. Aynı zamanda toplum psikolojisini iyi değerlendirmek gerekir.

Toplum, karakter, kültür ve olayları değerlendirme ve aynı zamanda siyasi görüşleri bakımından kozmopolit bir yapıya sahiptir. Bu yönetilmesi zor bir yapıyı bir nokta üzerinde motive edebilmek ve yapılmasını karar verdiğiniz bir olguyu kabul ettirebilmeniz için sevgi, samimiyet ve şefkatli bir davranışla onları onurlandırmanız gerekir.

Batıda ve bilhassa Amerikan eyaletlerinde yerel yönetimler çok güçlüdür. Çünkü orada elit tabaka ile toplum arasında ülkenin kimliğine ve yönüne ilişkin bir sorun ve bir anlaşmazlık ve bir çatışma yoktur. O nedenle onlarda devlet millet için vardır. Oysa bizde millet devlet için vardır. Bu sebeple yerel yöneticiler elit tabakanın görüş ve kararlarına bağlıdır, ama her türlü dezavantajlarına rağmen yerel yönetimlerde başkanlık makamı şerefli ve onur verici bir makamdır. Başarabildiğiniz an mutlu ve huzurlu olursunuz. Aynı zamanda toplum içinde ve Türkiye'nin her bölgesindeki elit tabakalarla dostluk kurabilirsiniz.

Yalnız şu önemli kararı da belirtmek isterim ki, başarılı olabilmeniz için toplumun her ferdini hiçbir ayırıma tabi tutmadan sevgi ve muhabbetle kucaklaşmanız gerekir.

Yine geçmişte görev yapan az çok katkıları olan yöneticilere küçük görme ve kötüleme yoluyla değer kazanma yoluna kapılmayın, zira 1940 yılından bu güne kadar her belediye başkanı ve onunla beraber çalışan kadroları çok işler başarmıştır. Bu nedenle onları en içten duygularla kutluyor ve ebediyete intikal eden başkanlarımıza da rahmet ve mağfiret diliyorum.

2009 yılının 29 Mart'ında yetmiş iki milyon insanımız Türkiye'nin her il ve her ilçesinde yerel yönetim seçimleriyle beraber sivil toplum örgütleri seçimlerini yapabilme mutluluğu içinde olacağız. Bu nedenle 20 Ekim 1955 ile 3 Temmı 1960'a kadar 4,5 yıl belediye başkanlığı yapan bir yaşlı ağabeyiniz olarak bazı tavsiyelerde bulunmak isterim:

2 ay gibi bir zaman dilimi içinde sizinle beraber seçime giren diğer partili arkadaşlarınıza topluluk heyecanına katılarak, sizlere yakışmayacak sözler söylemeyin.

Her partiden adaylığını koyan pırıl pırıl genç arkadaşlarımızın sizin gibi Söke'ye hizmet ve birçok eserler kazandırmak için aday olduklarını unutmayın ve onları bir rakip gibi görmeyin.

Ben şahsen benden evvel başkanlık yapmış Cumhuriyet Halk Partisi başkanı olan Sayın merhum Adil Azbazdar’ı candan bir dost olarak gördüğüm için (benden 15 yaş büyük olmasına rağmen) benimle beraber başkan vekili gibi görevimin sonuna kadar belediye hizmetlerinde şahsıma yardımcı oldu.

Hayatta hoşgörü, sevgi, samimiyetin ve dost olmanın yüceliğini belirtmek için başımdan geçen bir olayı sizlere örnek olsun diye yazıyorum.

İhtilâlden sonra Türkiye'nin her il ve ilçe başkanlarını görevden aldıkları halde kaymakamlık makamında olan yarbay beni çok sevdiği ve gerçek bir dostum olduğu için 3 Temmuz 1960 tarihine kadar belediye başkanlığını bıraktırmadı.

Kaymakam Mustafa Yörükoğlu ile 3 Temmuz öğle zamanı kulüpten dönerken, "Ekrem Bey, yarbay senin yüzünden milli birlik komitesinden bir aydan beri devamlı uyarı alıyor” dedi.

"Belediye başkanı olan kişi aynı zamanda Demokrat Parti başkanı olduğu halde belediye başkanlığını niçin bıraktırmıyorsunuz?" diye ikazda bulunuyorlarmış.

Bu olayı kaymakamdan duyunca eve giderken Kaymakamlığa uğradım ve orada yazdığım istifamı yarbaya verdim. İşte o günkü o anı hiç unutamıyorum. Yarbay boynuma sarılarak, "evladım istifanı kabul ediyorum fakat, bu ihtilâlin sonucunun ne olacağı belli değil, onun için Demokrat Parti başkanlığını bırakma" dedi.

Kaymakamlıktan ayrıldıktan sonra eve giderken emniyet yanındaki köprü üzerinde Cumhuriyet Halka Partisi ilçe başkanı ve eski belediye başkanı Adil Azbazdar'a rastladım. Kendisine: Adil Bey yarım saat evvel belediye başkanlığından istifa ettim, deyince boynuma sarıldı. Sayın dostum ne yaptın, Söke'mizi kimlere bıraktın, derken gözlerindeki yaşları görünce hüzünlü bir sevginin, bir dostluğun tezahürünü gördüm. İşte sevgi, samimiyet ve candan dostluğun insanlara nekadar elzem olduğunu bu fani hayatta yaşarken görmeniz mümkündür. O mutluluğu arayın ve bulmaya çalışın".

Ben şahsen bir defa Demokrat Parti zamanında hem parti başkanı ve aynı zamanda belediye başkanıydım. Adalet Partisi devrinde de 1977 yılına kadar parti içi çatışmaları ve hizipleri barıştırmak için iki defa parti başkanı oldum, ama hiçbir zaman fanatik bir partici olmadım. Toplumun her ferdinin siyasi akidesinin ne olduğunu sormadım.

Sizler ve sizinle beraber seçime giren arkadaşlarınız yerel yönetimlerde mevki sahibi olunca fanatik bir zihniyetle hareket etmesinler. Çünkü hepimiz bilmeliyiz ki, biz siyasi yapımızdan evvel ulu önderimiz Atatürk’ün kurduğu bir devletin evlatlarıyız.

Hayatta mutluluk ve huzur ancak ve ancak hoşgörü, dostluk ve sevgi ile kazanılır. Bu nedenle 29 Mart’ta seçime giren tüm gençlerimize en samimi duygularla başarılar dilerim.

Önceki ve Sonraki Yazılar