Sökespor gerçeği (2)

Dün yayınlanan Sökespor gerçeği başlıklı yazımın birinci bölümünde de belirttiğim gibi, Sökespor her dönem tartışılmış ve paylaşılamamıştır. Zirvedeyken ya da ligin dibindeyken, hiç fark etmez.
Nitekim, bugün de Sökespor Aydın Amatör Küme'de mücadele ediyor olmasına rağmen paylaşılamıyor.
Sökespor şuanda zirve yarışı veriyor olmasına rağmen, birileri (!) basın mensuplarını da kullanarak şampiyonluk yolunda başarısız olunması için uğraş veriyorlar.
Bu uğurda Sökespor Kulüp Başkanı Sebahattin Candal haksız yere eleştiri oklarına hedef oluyor.
Kapalı kapılar ardında gizli hesaplar yapanlar, Sn: Sebahattin Candal'ın pes edip, istifa etmesini istiyorlar.

***
Önceki gün yerel bir gazetede yayınlanan sipariş yazı bunun en güzel örneklerinden biriydi.
Yazıda kullanılan ifadeler ve yazıyı kaleme alan kişinin üslubu hiç hoş değildi. (Reklamlarını yapmamak için, gazetenin ve yazıyı yazan kişinin ismini vermiyorum).
Sökespor Kulüp Başkanı Sebahattin Candal için daha yazının başlığında haksızlığa başlanıyor ve "Sökespor'da başarı kimin" diye soruluyor. Takım başarısız sonuçlar alırken suçlu aramaya gerek duymayan bu basın mensupları, takımın elde ettiği başarılı sonuçlar karşısında başarının mimarını aramaya koyuluyorlar.
Yayınladıkları yazı için kullandıkları başlıktan da anlaşılacağı gibi, Sökespor'un zirve mücadelesi veriyor olmasından da rahatsızlar.
Yazı baştan sona yalanlarla dolu!
Sökespor'un evinde ve deplasmanda oynadığı maçlarının hepsini takip eden Başkan Sebahattin Candal için maçlara gitmediğini iddia ediyorlar.
Güya; Başkan Sebahattin Candal, deve güreşlerine gidiyormuş ve maçlara gitmiyormuş!
... Ve; Söke Kaymakamı Celil Ateşoğlu ve Garnizon Komutanı Kur. Alb. İlker Koçak maçları şeref tribününden rakip kulüplerin başkanlarıyla izlemek zorunda kalıyorlarmış...
Utanmadan, sıkılmadan böyle bir yalanı yazabilmek her baba yiğidin harcı değildir.
Şahsen ben yazamam.
Böyle bir iddiayı ispat edemediğiniz de adama hesap sorarlar!
İşin içinde, yalancı durumuna düşmek ve rezil kepaze olmak var.
Bir de; basın-ahlak yasası adı altında uymamız gereken mesleki ilkelerimiz var.
Her halde arkadaşlar bu ilkelerden bi haberler.

***
Sökespor'un grubundaki durumuyla ilgili Söke Kaymakamı Celil Ateşoğlu'ndan açıklama alınması ve gazetelerinde kullanılması ise; dürüst gazetecilik anlayışıyla hiç bağdaşmıyor.
Sökespor'un kulüp başkanının ağzından bir tek satır açıklama alınmaması ve gazetelerinde kullanmamaları düşmanca bir yaklaşımdan başka bir şey herhalde olamaz.
Yazının sahibi İsmail efendi, Sn: Sebahattin Candal'ı ancak maçın ikinci yarısında şeref tribünündeki yerini aldığı için eleştirmiş! "Deve güreşindeydi" diye de yazmış. Bu duruma üzüldüğünü ve yadırgadığını yazmış!
Sn: Sebahattin Candal, lig öncesi yapılan hazırlık maçları dahil, Söke'deki ve deplasmandaki tüm maçları takip etmiş bir kulüp başkanıdır.
Aksini iddia etmek ve yazmak çirkin bir iftiradır.
İddiasını ispat etmeyen namerttir de...
Sadece bir maçta, mazeretinden dolayı ilk yarıda şeref tribünündeki yerinde olamamıştır. Gecikeceği için de, Söke Kaymakamı ve Garnizon Komutanından affını istemiştir.
İnsanın küçük dilini yutmasına neden olacak iftira ve yalanlar nedeniyle, bu arkadaşları bir basın mensubu olarap ayıplıyorum.
Türkiye'nin çeşitli bölgelerinden vatani görevlerini yerine getirmek için Söke'ye gelmiş olan Mehmetçikler Sökespor'u hiçbir maçında yalnız bırakmayıp. tribünden tezahüratlarıyla destek verirlerken siz neredeydiniz?
Ligin ilk yarısında Davutlar'da oynanan maçtan sonra ev sahibi taraftarların futbolcu, teknik heyet ve yöneticilere karşı linç girişiminde siz neredeydiniz?
Yaşanan üzücü olaylar sırasında camianın birlik ve beraberliğini görmemişken, yönetim ve futbolcuların arası açıkmış gibi göstermeye çalışmak bozgunculuk değil de nedir!
Hangi amaca ve kimlere hizmet ettiğiniz belli!
İsmail efendinin yazısındaki müneccimliğe soyunduğu bir bölüm var ki, akıllara zarar! Şöyle diyor, İsmail hoca efendi: Didimspor maçında bunu yaşadım. Sebahattin Candal; "Şimdi Sökespor maçına gelmek nereden çıktı" der gibiydi. Maça gelmeyi angarya olarak gördü diye düşünüyorum...
İfadeleri görüyor musunuz!
Bir bakışta Sn: Sebahattin Candal'ın ne düşündüğünü bildi (!) İsmail hoca efendi...
O anı yaşıyor ve akıllardan geçenleri okuyup, yorumlayabiliyor.
Pes doğrusu...
Şimdi birisi çıksa ve İsmail efendinin tipine bir baksa, sonra da ahlaksızca benzetmelerde bulunsa acaba hoşnut olur mu?
Yakışmıyor İsmail efendi yakışmıyor...
Gazeteci dediğin üzerinde çalıştığı konuyu araştırır. Haberinde ve köşe yazısında eleştirdiği kişinin de cevap hakkına yer verir. Hem de birinci ağızdan.
Amaaaa; Sn: Candal'a ulaşılması halinde bu çirkin yazının yayınlanamayacağını bildikleri için yargısız infaza gittiler.
Gazeteci dediğin yalan yazmaz ve yanlış yazmamaya dikkat eder.
Hata yaparsa da özür dilemenin erdem olduğunu bilir.
Şimdi; İsmail efendi ve gazetesinin sorumlu gazetecilik bilinciyle davranıp davranmayacağını hep birlikte göreceğiz! Sn: Candal'dan özür dileyebilecekler mi bakalım!

***
Deve güreşine gittiği için eleştirilen, suçlanan, ayıplanan, kınanan Sn: Candal Sökespor Kulüp Başkanlığı görevi gibi, Deveciler Derneği Başkanlığı görevini de üstlenmiş bir spor adamıdır. Didimspor maçının oynandığı gün Bağarası'nda deve güreşi vardı ve kendisine ait deve de orada güreşiyordu. Organizasyonu yapan Bağarası Belediyesi olmasına rağmen, konumu gereği Bağarası Belediye Başkanı Ünal Yeşil'i yalnız bırakamazdı. Geçmiş zamanda Söke'de yapılan deve güreşi organizasyonlarına katılan deve sahiplerini karşılamak Sn: Candal'ın yegane görevleri arasındadır. Söke'nin tanıtımına destek veren deve güreşi organizasyonuna Türkiye'nin çeşitli bölgelerinden insanlar sizi sayıp gelmişken, onları karşılamamak, ilgilenmemek asıl eleştirilmesi gereken davranış şekli olmalıdır.
Maçın ilk yarısında şeref tribününde yer alamamasının nedeni de budur.
İsmail efendiye ve çalıştığı gazeteye duyurulur.

Önceki ve Sonraki Yazılar