Tarım sektörünün kaderi ve üretim birlikleri

 

1970 yılından beri tarım sektörü sahipsiz bir ortamda kendi başına bırakılmıştır ve dünya nüfüsunun 6 milyar seviyelerini aştığı günümüzde, önemi anlaşılmış, bütün dünya devletleri tarıma önem vermeye başlamışlardır.

 

Dünya devletleri eğitimden başlayarak, tarım girdilerini düşürme imkanlarını sağlamakla kalmamış, ürünün pazarlanmasında da azami desteği göstermişlerdir.

 

Türkiyemiz'de, üretim girdilerinin yüzde elli ve hatta yüzde yüz artmasına karşılık, ürününü aynı artışla değerlendirememiş ve devletin primle desteklemesini bekler duruma düşmüştür.

 

Türkiyemiz'de üretici münferit olarak tek başına çalışır, tarlasının sürülmesinden ürününün pazarlanmasına kadar geçen süreç zarfında, hep yalnızdır. Girdi fiyatlarının yüksekliği ve ürününün pazarlamacıları arasında ezilerek, kaderin cilvesini sineye çekerek, gelecek yılın umudu ile yaşar.

 

Tüm Avrupa devletlerinde ve Amerika'da, çiftçiye her yönü ile destek olan üretici birlikleri vardır.

 

Birlikler, üyelerinin bütün ihtiyaçlarını en ucuz fiyatlarla fabrikalardan temin eder ve en elverişli fiyatlarla üreticisine intikal ettirir. Ayrıca üyelerinin ürünlerini en iyi şartlarda dünya pazarlarında değerlendirme gayreti içindedir.

 

Yalnız şu hususu belirtmeden geçemeyeceğim. Bu birliklerin başında lisan bilen, yüksek tahsilli, işten anlayan adam gibi adamlar vardır.

 

Bizde olduğu gibi, siyaseti alet ederek haddini bilmeyen insanlar, birlik yönetimine gireyim de lüks arabalarla caka atayım ve hakkı huzur alayım diye düşünmezler.

 

İzmir Sanayi Odası'nın tertip ettiği l aylık Amerika tetkik seyahatinde ve yine büyük sanayi kuruluşlarından Eczacıbaşı'nın 3 kez Avrupa tetkik seyahatlerimizde, bu devletlerin sanayisi ile beraber çiftliklerinde kurulan verimli sistemi tetkik etme imkanı buldum.

 

Gerek Amerika'daki binlerce dönümlük çiftliklerde, gerekse Avrupa'daki küçük çiftliklerde yaşayan üreticilerin huzur içinde olduklarını gördüm.

 

Bizde bazı ürünler için Atatürk devrinde kooperatifler düşünülmüş Fiskobirlik, TARİŞ ve Antbirlik gibi binlerce üreticiyi kapsayan kooperatifler kurulmuş, ama yukarıda bahsettiğimiz sebeplerle hepsi de iflasın eşiğine gelmişleridir. 1999 yılına kadar her yıl mayıs ayında Fiskobirlik toplantılarına giderdim. Hergün Fiskobirlik'in Entegre Tesisleri'nde kalır ve 7 adet müdür ve bir de genel müdür olmasına rağmen dünyaca kıymetli bir ürünü layıkiyle pazarlayamadıklarını gördüm.

 

Ürünlerimizi dünya pazarlarına niçin taşıyamıyoruz ve niçin tanıtamıyoruz? Bu hususa açıklık kazandırmak için, daha evvelki yazılarımda da belirttiğim gibi, bir anımdan bahsetmek istiyorum.

 

Amerika'daki tetkik seyahatimizde birleşmiş milletler binasının zemin katında bütün dünya devletlerinin ürünlerini tanıtıcı ve şatışının yapıldığı reyonların arı gibi çalıştıklarını gördüm.

 

Birleşmiş binasının karşısındaki Türk İşadamları Derneği'nin bulunduğu 7 katlı binanın 450 metrekare genişliğindeki zemin katından asansöre binerken, bir hayli üzüldüm. Girişteki boş salona 20-30 adet ürün reyonu konabilir ve burada incirimiz, üzümümüz, fındığımız ve zeytinyağımız teşhir edilebilirdi, diyerek, konuştuğum toplantıda, ticaret ataşemiz Mehmet Ali Bey bu ihmalden dolayı bir hayli üzüldü ve mahcup oldu.

 

Aynı şekilde Kanada'nın Tronto Şehri'nde bulunan ticaret ateşimiz de TARİŞ'in iplikten başka mamullerinin olduğunu bilmiyordu. Çok şükür bu anlattığım olaylar, 20 yıl evvel geride kaldı. Bugün 3 yıldır Ticaret Bakanlığımız ve ticaret ataşelerimiz iyi çalışıyorlar ki, ihracatımız 17 milyardan 87 milyar dolara çıktı ama, yine kafi değil. Zira devletimiz üretimi arttırmak için, her türlü girişimleri yapmaktadır ama, 29.06.2004 tarihinde kabul edilen 5200 sayılı kanun kapsamında her ürün için ayrı ayrı üretici birlikleri kurulamadığı için, tarımsal ürünler layıkıyla ihraç edilememektedir.

 

Binlerce ortağa sahip TARİŞ gibi kooperatifler, üreticiye fayda yerine aldıtmaca bir siyasetle yoksulluğa mahkum etmektedir.

 

TARİŞ üreticiden 6,0-1 asit zeytinyağlarını fiyat ilam etmeden tonlarca alarak, ancak ocak veya sonunda alım fiyatlarını ilan etmiş ve 0,6-1 asit yağları 380 YKr. fiyat vermiştir.

 

TARİŞ kendi dükkanlarında sızma yağları 11 YTL. ve riveria yağglarını da 9 YTL.'ye satmaktadır. 2 yıldan beri devam eden vurgun siyaseti narenciye üreticisini de yok olma seviyesine getirmiştir. Üreticiden 15-20 YKr'ye alınan mandalina, İzmir ve İstanbul pazarlarında 125-150 YKr'ye satılmış ve manavlarla aracı tüccarlar kazanmış, üretici ile tüketici ihanete uğramaktan kurtulamamıştır. 29.06.2004 tarihinde yürürlüğe giren Tarımsal Üretim Birlikleri Kanunu kapsamında, ilk üretici birliğini; Nazilli Portakal Üreticileri Birliği'ni kurmak suretiyle öncülük yapmışlardır.

 

Bizim gibi yüzlerce üretici, gelecek yıllarda da aynı ihanete uğramak istemiyorsak, genç müteşebbislerin narenciye, şeftali ve zeytinyağı üretici birliklerini ayrı ayrı kurup, hayata geçirmeleri elzem olmuştur ve zaruret haline gelmiştir.

 

Genç üreticilerimizin bu vatani görevi severek ifa edeceklerinden eminim, şimdiden başarılar diliyorum.

 

Önceki ve Sonraki Yazılar