Yüzde kırkmış!

 

Toplumların, bazı siyasal gruplardan ya da partilerden beklentileri vardır. Halkımız da beklentilerini karşılamayan siyasal partileri demokratik kurallar içerisinde değiştirir. İktidar erkini verdiği gibi geri alır.

 

Bunu da seçimler yoluyla gerçekleştirir.

 

İktidar erkini, geçmişteki siyasal grupların ve yönetim uygulamalarını benimsemediğinden değiştirmiş, hiçbir siyasal misyonu olmayan yepyeni bir siyasal grubu iktidar yapmıştır. Halkımız, daha önceki var olan siyasal partilerden devşirilen kişilerden oluşan bu siyasal partiyi 3 kasım seçimlerinde yönetme yetkisini 5 yıllık süreyle teslim etmiştir.   

 

5 yıllık süreyle ülkeyi yönetme yetkisini seçimler yoluyla elde eden iktidarın  siyasal ve ekonomik uygulamalarına bakarak, değerlendirme ve yargılamalar yaparak, daha önce yaptığı gibi iktidar uygulamalarını değerlendirip, ya mevcut iktidar uygulamalarına onay verip bu yönetim anlayışının sürmesini isteyecektir..

 

Böyle bir yol ayrımındayız.

 

Peki mevcut iktidar uygulamaları ülkemizin ve yöremizin beklentilerimizi karşılamış mıdır ?

 

Bu durumu her oy veren vatandaşımızın düşünmesi ve neden oy vereceğini sorgulaması gereken bir durum olması gerek.

 

Bizler, kendisinin siyaset yaptığını ve çözüm ürettiğini söyleyenler, yaşadığımız yerin hangi koşullarda yaşam mücadelesi verdiğini, halkımızın  dün ile bugün yaşam kalitesinde ne gibi değişiklikler olduğunu bilmek ve izlemek durumundayız.

 

Eğer siyaset yapıyorsak ve siyaseten çözüm bulmak zorunda isek.

 

Yaşadıklarımıza ve toplumda yaşam mücadelesi veren kesimlere baktığımızda, ya da ben yaşamak için bir takım işler yapıyorum diyenlere baktığımız, iş kollarından hangisi ya da hangileri mutlu?

 

Ben yaptığım işle karnımı doyuruyorum. Yaşama ve gelecekle ilgili kuşkum yoktur diyebilen kaç kişi bulabilirsiniz?

 

Her gün traktörüne çıkıp, sabahın şafağında aman ha bir yerlerde yanlışlık ve eksik bir şeyler yapmayayım. Daha fazla ürün elde ederim diyen ve bu ülkeye daha fazla katkı sunupta karşılığını alamayan çiftçi mi?

 

Her gün bin bir besmele ile dükkanını açarak bir şeyler satmadan, siftah etmeden dükkanını kapatan, borç batağında ve geçim derdinde olan  esnaf mı?

 

Devletin kendisine verdiği görevi sürdürmeye ve verilen görevi en  iyi şekilde yapamaya çalışan kamu görevlisi mi?

 

Uzun yıllar kamu veya özel sektörde çalışıp ve ömrünü tüketip te emekli olup, hala üç kuruşluk güya eflasyona göre düzenlendiği söylenen zamla aldatılan emekli mi? Kim? 

 

Yaşamın ve yaşamanın verdiği tattan kendisine düşeni alabilmekte midir?

 

İnsanoğlu iki defa yaşamamaktadır. Kendi yaşadığı zaman dilimini yaşanabilir kılmak ister. Haklı değil mi?

 

İşte gelecekle ile kurgu yapanlar, kimin ve kimlerin geleceklerini kurgulamaktadır? Kimin geleceği ya da kimlerin geleceği kurgulanmaktadır?

 

Kapalı rejimlerde bunları anlamak çok zordur. Bunların sonuçlarını tartışmak istemiyorum. Belli yaşlarda olanlar bunu kolayca anlarlar. Ancak toplumumuzun en geniş kesimini oluşturan, çiftçi, esnaf ve kamuda çalışan dar gelirli bizim insanımız bugün, ülke milli gelirinden yaşaması için alması gereken payı almakta mıdır?  

 

Kimler bu ülkede üretip te ortak paylaşımdan ne kadarını almaktadır?

 

İşte sorun burada yatmaktadır. Bu sorunu çözemediniz. Bu ülkenin toplam gelirinin %93’ni sadece 250 aileye paylaştırdınız. Kalan %7 bölümü ise tüm ülkeye dağıtmaya çalıştınız.

 

Onun için gelir dağılımında adaletsizlik hızla büyüdü. Bazı holding denen şirketleri kendi siyasal çıkarlarınız nedeniyle desteklerken, halkı unuttunuz.

 

Esnafın borcunu ödettirmek için zorlarken, bazı yandaş holdinglerin borçlarını sildiniz veya silinmesi için çeşitli kolaylıklar sağladınız.

 

Ülke tarı

Önceki ve Sonraki Yazılar