“SÖKE VE SAMSUNLU İKİ GENÇ, AĞA CAMİİ'Nİ BOMBALAYACAKLARDI!!!”

Yılmaz ölmez yeni yazısı!

 

 

İstanbul'da, Samsunlu arkadaşımla buluşma noktası olarak Beyoğlu İstiklal Caddesi üzerinde bulunan Ağa Camii önünü adres olarak belirlemiştik. İstanbul'un yabancısıydık. 1983 yılında henüz cep telefonu olmadığı için de bu yöntemi plânlamıştık. Hatta gezerken bile birbirimizi kaybettiğimizde, Ağa Camii'nin önüne koşuyorduk. Çünkü Ağa Camii en kolay adresti.

27 yıl sonra düşünüyorum da; ya o yıllarda bu buluşma noktasını bir kroki halinde kağıda çizip, cebimize koysaydık. Ardından da emniyetin olağan denetimlerinde bu kroki üzerimizde bulunsaydı! Daha da kötüsü Taraf gazetesinin eline geçseydi (!)

Vay ki vay!!!

İlk soru;

“Ne arıyor bu kroki cebiniz de?”

Ya gazete manşeti?

Aynen şöyle!!!

“Söke ve Samsunlu iki genç Ağa Camii'ni mi bombalayacaklardı?”

Aklan, aklana bilirsen. Anlat ailene, hemşehrilerine anlatabilirsen.

Bir ömür boyu boynunda bir kara leke gibi taşı, ya da intihar et.

Şükürler olsun ki; başımıza böyle bir hadise gelmedi.

Ama gelin görün ki; silahlı kuvvetlerimiz Temel fıkralarını gölgede bırakacak iddialarla itham ediliyor, gözaltıların ardı arkası kesilmiyor.

Halbuki Taraf gazetesinin bir süre önce manşetine taşıdığı, "Camileri bombalayacaklardı” gibi komik iddia, benim Samsunlu arkadaşımla plânladığım, "Buluşma noktamız Ağa Camii önü olsun”dan bir farkı yok bence. Çünkü olası bir deprem, ya da savaş esnasında daha önceden hazırlanan plânlar devreye sokulur. Bu plânları sadece silahlı kuvvetler değil, valilik, emniyet, belediyeler, sivil savunma ve sağlık ekipleri ortaklaşa hazırlarlar!!!

“Evsiz kalan vatandaşlar en yakın statta toplanacak.” "Hazır mutfaklar ve Sağlık ekipleri şu meydanda konuşlanacak”. ”Yıkılmayan camilerimizde sağlık müdahaleleri yapılabilecek” gibilerinden.

Bu İstanbul'da böyledir. Aydın'da da, Söke'de de böyledir.

Fakat bu plânlar birileri tarafından, birilerinin tarafı olan o malum gazeteye sızdırılıyor ve o malum gazete de başlıyor senaryo yazmaya.

Binlerce sayfalık iddianamelerde; “Çarşaf ve sakal kotlu eylem plânına göre darbe ortamı yaratılması için Cuma çıkışı Fatih ve Beyazıt camileri bombalanacaktı.” deniliyor.

Kaos ortamı oluşturulması için, sözde bir Türk jeti kendi askerlerimiz tarafından düşürülecek ve Yunanistan'ın saldırısı olarak gösterilecekti. Savaş ortamı oluşturulacaktı.

Daha neler neler!!! Yani acil eylem planı,bir anda Balyos Harekatı Darbe Planı haline getiriliyor!Ancak unutulmamalıdır ki; Türk halkı yaşananların tamamanen 28 Şubat hazımsızlığı olduğunu çok iyi biliyor.Fakat sabırlar da zorlanıyor!!!

---

UĞUR MUMCU BUGÜN YAŞANANLARA TAM 25 YIL ÖNCE DİKKAT ÇEKMİŞ!!!

Gazetecilik mesleğine başladığım 1989 yılında Uğur Mumcu'yu tanımıyordum. Yani hiçbir yazısını okumamıştım.

Uğur Mumcu'yu 7 yıl önce, Ortaklar Atatürkçü Düşünce Derneği'nin, "Uğur Mumcu'yu Anma” gecesinde tanıdım.

Tam 25 yıl önce bir kapalı spor salonunda yaptığı konuşmalar dikkat çekiciydi! Aradan 25 yıl geçti ve Mumcu'nun ogün sarf ettiği sözlerin son aylarda bir bir eyleme geçirildiğini hayretler içerinde takip ediyoruz.

Mumcu konuşmasında; "Bunların Atatürk ve onun kurduğu Laik Türkiye Cumhuriyeti'ne hiç tahammülleri yok. Lâik Cumhuriyet'i al aşağı edebilmek için gelecek plânları yapıyorlar. Kendi kurdukları özel okullarda öğrenci yetiştiriyorlar. Yargı, silahlı kuvvetler, emniyet teşkilatlarına bu okullarda yetiştirdikleri öğrencileri sızdıracaklar. Böylece Atatürk Türkiyesi'ni ele geçirecek ve kendi yönetim şeklini uygulamaya koyacaklar” diyordu.

Mumcu'nun 25 yıl önce dikkat çektiği o gün, sizce bugün değil mi?

Yaşananları, gözaltıları ibret ve hayret içerisinde takip ediyoruz.

Peki; nereye kadar sürecek bu?

Toplum çok gergin. Her gün yüzlerce iş yeri kapanıyor. İşsizler ordusuna yenileri ekleniyor. Borç batağında yüzen vatandaşımız icra memurunun her an kapısına dayanacakmış hissiyle panikatak hali yaşıyor. Bağkur ve vergi borcunu ödeyemiyor. Çiftçi, köylü elindeki toprakları yabancı bankalara kaptırıyor. Vergi borcu olan vatandaşın, esnafın, çiftçinin traktörü, arabası, ekmek teknesi kapısının önünden gecenin bir vaktinde çekiciyle alınıp, yediemin depolarına taşınıyor. Türkiye'nin asıl gündemi bu olmasına rağmen, asılsız iddialar nedeniyle adeta saat başı gündem değişiyor. CHP Lideri Deniz Baykal ile MHP Lideri Devlet Bahçeli, "Erken seçim kaçınılmaz” deseler de, bu söylemlerinin içini doldurmuyorlar. Türkiye gerçeğini dillendirmek yerine, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve Yardımcısı Bülent Arınç'ın iddialarına laf yetiştiriyorlar. Halk, Baykal ve Bahçeli'den, "Siz göreve geldiğiniz de neler değişecek?”in yanıtını bekliyor! Bu nedenle Baykal ve Bahçeli'nin sanal gündemden ziyade, gelecek için palanladıkları projelerini halka anlatmalılar. Ortada bir gerçek var ki; Halk AKP'yi göndermeye kararlı görünüyor.Ancak muhalefettende somut söylemler bekliyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar