TOPRAĞA GÖMÜLMÜŞ SİLAHLAR, CEPHANELER...

Dünyanın hangi ülkesinde bir ordu gizlice toprağa gömdüğü silahları kullanarak ihtilal yapmış?..

İnsanlar, zaten silahlı kuvvetlerin tüm silahlarını kullanma yetkisi ile donatılmış birer subay, birer general…

Zaten ihtilal yapma imkânı, bu silahları yönetme yetkisinden geliyor.

Ordu’nun insan gücünü kullanma imkânından doğuyor. 

Hayır hiç de öyle değil!..

Koca koca generaller Türk Silahlı Kuvvetleri envanterinde kayıtlı olan onca silahı ve bunca mermiyi sivil alanlarda toprağın altına gizleyecekler…

Bittabi, bu işi mahiyetlerindeki personeli kullanarak yapacaklar.

Ve sonra da vakti kerahet geldiğinde bu silahları oldukları yerden çıkartıp, subay ve erlere dağıtıp, ihtilal yapacak ve hükümeti devirecekler…

Cıvataları yerinden oynamamış bir aklın kabul edemeyeceği bir saçmalıktır bu senaryo…

Sen zaten Ordu’nun tüm imkânlarını, silahını ve cephaneliğini kullanma ve personeline komuta etme yetkileri ile donatılmışsın… Ne işiniz var sizin sayın komutanlar, ne işiniz var yer altındaki ince ve “derin” fantezilerle?..

Benim bir kişi olarak bu noktada üzerime alındığım bir husus var.

Kendimi açıkça ve alenen aptal yerine konmuş hissediyorum.

Ve bu konumumdan utanıyor ve bulunduğum acıklı durumdan kurtarılmamı bekliyor, istiyor ve talep ediyorum.

Bir yetkili arıyorum.

Yetkili, bilgili, aklı başında bir sorumlu…

Topluma [ve bu arada da bana] bu saçmalığın, saçmalık olmadığını anlatıp, ikna edecek yetkin bir kişi arıyorum…

Bu yetkin kişi örneğin demeli ki;

- Hayır, yanlış düşünüyorsun sayın vatandaş… Yanlış düşünmenin nedeni ise eksik bilgilenmekten doğmaktadır. İşin esası şudur!..

Nedir?

İşte toplum, neyin ne olduğunu, inandırıcı ve gerçek delillere dayandırarak topluma anlatabilecek resmi ve sahici bir yöneticinin varlığına büyük bir ihtiyaç duymaktadır.

Bir ülkenin genelkurmay başkanı bu konuda “yandaş medya”nın yaptığı sistematik yayınları “psikolojik savaş” olarak değerlendirip, resmi bir dille halkına açıklıyorsa… Durum oldukça vahim bir noktaya gelip, çakılmış demektir.

Çünkü savaş, bir ülkeye karşı yapılır.

Olayımızda sözü edilen ülke bizim ülkemizdir.

Bu ülkeye karşı [psikolojik ortamda] savaş yürütüldüğünü söyleyen Türk Silahlı Kuvvetlerin başkomutanı olan bu ülkenin genelkurmay başkanıdır.

Bu ülkenin genelkurmay başkanının görevi bu savaşı yürütmek ve kazanmaktır.

Ve sözü edilen [psikolojik] savaş, Türk Silahlı Kuvvetleri’ne karşı açılmış ve sürdürülmektedir.

Sürdürülen savaşın psikolojik argümanlarından bir tanesi de, [yine genelkurmay başkanımızın deyimi ile] silah ve mermilerin toprağa gömülmüş olduğu iddiası ile ilgilidir.

Bizler, medyanın namlusunu üzerine çevirdiği birer “sade” vatandaş olarak bu sinsi savaşın ortasında ne tarafa bakacağını ve neye inanacağını bilemez bir konumdan kurtarılmak durumundayız.

Bunu yapacak olan da, bu ülkenin devleti ve onun organlarıdır.

Önceki ve Sonraki Yazılar