SEÇİM GÜVENLİĞİ

Bir ülke demokrasisinin gelişmişliğinin en önemli kanıtlarından biri, o ülkenin dürüst, adil, eşit şartlarda bir seçim yapabilmesi ve kimsenin kafasında “acaba” dedirtmeyecek bir sistemi kurması ve uygulamasıdır. Bunu beceremeyen ülkeler hiçbir zaman “Demokrasi’nin 1. Liginde” olamazlar…

 

Türkiye’nin tüm kural ve kurumları ile saat gibi işleyen bir demokrasiye sahip olması için öncelikle “Seçim Güvenliği’ni” sağlaması şarttır. İşin olmazsa olmazı budur…

 

Anayasamızın 114. Maddesine göre, seçim başlangıç tarihinden önce İçişleri-Adalet-Ulaştırma Bakanları istifa eder ve yerlerine seçimleri adil şekilde yönetecek bağımsız kişiler atanır. Size şimdiden söyleyebilirim ki, AKP Hükümeti bu üç bakanın yerine kendi (Bağımsız!) müsteşarlarını atayacaklardır.

 

Bu üç Bakanın ve Bakanlık Bürokratlarının şimdiye kadar ki tutumları, Türk Devlet yapısında hiç görülmeyen acayip uygulamalarla doludur. Özellikle İçişleri ve Adalet Bakanlıklarının kamuoyu önünde bu kadar tartışmalı ve şaibeli hale geldiği bir dönem yaşanmamıştır.

 

Örneğin İçişleri Bakanlığının çok önemli birimlerinin, bir dini cemaatin emrine verildiği, insanların yasalara aykırı olarak dinlendiği, cemaat üyeleri tarafından insanlara tuzaklar kurulduğu, insanların haksız olarak hapse atıldığı, Bakanlıkta emir komuta zincirinin cemaatin geleneklerine göre yapıldığı bizzat, Emniyet Müdürlüğü seviyesine ulaşmış üst düzey Emniyet görevlileri tarafından söylendi, yazıldı.

Son olarak Ergenekon Davasından tutuklu bir Teğmene, Polis tarafından tuzak kurularak telefonuna yasa dışı yükleme yapıldığı, Emniyet yetkilileri tarafından kabul edildi…

Gölcük’te ele geçirilen belgelerin, bir başka bilgisayarda kaydedildiği, 43 klasörde yüzlerce hata bulunduğu ve bunların “manipülatif” amaçlı yapıldığı bilirkişi raporlarıyla belirlendi…

Deniz Feneri Türkiye davasında Adalet Bakanlığının kaplumbağa hızı ile çalışması, Alman Savcılarını bile şaşkına çevirmişti….

Bu çirkin ve insanlık dışı olayların olduğu bakanlıklarda, bakanların koltuklarında oturabilmeleri Türkiye’den başka hiçbir demokratik ülkede mümkün değildir. Hatta Tunus’ta bile oturamazlar…

 

Şimdi mevcut bakanlar gidecek, İçişleri Bakanlığına eski Kayseri Valisi (Belediyedeki yolsuzluk iddialarının olduğu zamanki vali) yeni Müsteşar, Bakan olarak atanacak. Adalet Bakanı yerine de, TBMM Başkanı ve eski Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin’in okul arkadaşı  Müsteşar Ahmet Kahraman, Bakan olacak. Bu değişiklikler ne Siyasi Partilerimizi ne de kamuoyumuzu asla tatmin etmeyecektir.

 

Ayrıca, iki genel seçimdir seçimler, “Seçsis” Projesi denen sistemle yapılmaktadır. Bilgisayar Destekli Merkezi Seçmen Kütüğü denen bu sistem % 100 güvenli bir sistem değildir. Dışarıdan müdahaleye açıktır. Avrupa’da bir çok ülkeden kovulmuş bu sistem niçin hâlâ Türkiye’de kullanılır ve Siyasi Partiler neden karşı çıkmazlar, anlayabilmiş değilim…

 

Vatandaşlarının telefonlarını kanunsuz olarak dinleyebilme, suçsuz insanların telefonlarına  “Hizbul-Tahrir” örgütü kayıtlarını yükleyebilme, Hakim ve Savcılar Kurulu seçimlerine kanunsuz olarak müdahale edebilme cüretini gösteren bu bakanlıklar bu gücü kimden alıyorlar? Böylesi bir zihniyetin yöneteceği bir genel seçimin doğruluğundan, dürüstlüğünden, adaletinden, eşitliğinden emin olacak kaç kişi vardır acaba?...

 

Yapılması gereken şu olmalıdır;

CHP ve MHP yetkilileri derhal bir araya gelmeli ve bu konudaki çalışmalarını birleştirmelidirler. Bu çalışma sonucu, mevcut “Seçsis” sisteminin açıkları kapatılabiliyor ve seçim % 100 güvenli hale getirilebiliyorsa ne ala. Eğer getirilemiyorsa, en ufak bir kaçak olasılığı varsa bunu AKP İktidarıyla paylaşıp, beraberce çözüm aranmalıdır. AKP buna yanaşmıyorsa, seçimi “BOYKOT” dahil her yola başvurulmalı ve Türk Kamuoyuna konu çok iyi anlatılmalıdır.

Ayrıca bu seçimde  cemaatlerin, tarikatların, AKP tarafından devlet kadrolarına doldurulan kadroların mü kerrer oy kullanmalarını önlemenin tek yolu parmakların çıkmayan boya ile boyanmasıdır.

 

Tüm bunlar yapılırsa, gerçek Milli İradenin Parlamentoya yansıyacağı bir seçim olur ve kimsenin söyleyecek lafı olmaz. Aksi takdirde seçime girip AKP’nin oyuncağı olmanın da, milleti kandırmanın da gereği yoktur. Çünkü dünyada, “Kurgulanmış Bilgisayarı” yenecek bir güç yoktur…

 

Ya düzeltin, Türk Milletinin içini rahatlatın,  ya da bırakın AKP kendi  çalsın, kendi oynasın…..

Önceki ve Sonraki Yazılar